23 Aralık 2007 Pazar

Orgazm İle İlgili Yanlış Bilinenler

Orgazm İle İlgili Yanlışlar


Kadın ve erkeklerin orgazm konusunda birbirlerini yanılttığı birtakım düşünce ve tutumlar içine girebildiklerine sık sık tanık olunur. Sonuçta ortaya çıkan yanılgıların, yaygınlık kazanmış olan bazılarının üzerinde durmak gerekir. "Eğer erkek yeterince dayanabilirse, her kadın orgazma gelebilir !" Bu iddia ancak kısmen doğrudur.

Uzun süren bir koitusun sonunda erişilen doruk, teknik olarak orgazm sayılsa bile, hedefe varmak için girişilen acele ve endişe içinde, işin bütün zevki kaybolup gidecektir. Yazdığı kitaplar satış rekorları kıran ünlü fahişe Xaviera Hollander, en yoğun orgazmların, ilk 5 dakika içinde gerçekleştiğini söylemektedir. Aslında birçok bilimsel araştırma da bu iddiayı doğrulamaktadır. Dolayısıyla zevkli bir cinsel birleşmenin anahtarı, özenli ve uzun ön oynaşma süreci olmaktadır. ;


;"Kadın gelmeye başlayınca, erkek mümkün olduğunca sert hareket etmelidir !" Oysa bunun tam tersi geçerlidir; erkek olabildiğince hareketsiz kalmalıdır. Ancak böyle olursa, hem kadın hem de erkek, kadının kasılan dölyolu kaslarının farkına ve hazzına varabilir.


Hollander, kendi kendilerini uyararak ulaştıkları orgazmların, niye cinsel birleşmede ulaştıklarından daha yoğun olduğunu soran çok sayıda kadının mektubuna verdiği cevapta, meseleyi, dölyolu kaslarının kasılmasını algılayabilmeye bağlamaktadır. Her ne kadar bu konuda kadından kadına farklılıklar söz konusuysa da, genel olarak orgazm sırasında erkeğin sert hareket etmesini gerekçeleyen herhangi bir ipucu yoktur.
;

;"En iyi orgazmlar, eşanlı olanlardır !" Bu da yanlıştır. Uzun süre birlikte olmuş insanların eşanlı olarak orgazma gelmesi hem mümkün, hem de zevkli olabilir. Ancak bu, doğal olursa haz verebilir. Aksi durumda, duyguları geri plana iten bir koşuşma söz konusudur.

Eşlerden birinin önce gelmesi, hiçbir şekilde diğerinin orgazma ulaşmasını engelleyemeyeceği gibi, tersine, eşlerin üzerinden yetişme ya da erteleme endişesini kaldıracağı için, birleşme sürecinin zevk boyutu öne çıkabilecektir.

Herbalife Hakkında Yanlış Bilinenler

Herbalife'ın Zararları - Yanlış Bilinenler
Satışını yaptığı ürün markası ile ilgili böyle bir başlık açan başka site yoktur sanırım.

Başlık ismini seçerken bunu uygun gördüm çünkü ilgi çekici.
Çünkü merak ediyorsunuz, Herbalife ürünleri zararlı mı?
Çünkü kulaktan dolma bilgiler yerine yaptığı işi iyi bilen birilerine sormalısınız.


* Herbalife zayıflama şeyi mi?


Bana aynen bu şekilde soruluyor."Zayıflama şeyi mi?" Bu yüzden bu tabiri kullandım.

Hayır.

Herbalife ürünleri daha iyi,daha güzel,daha sağlıklı yaşamanız için sunulan bitkisel ek gıda takviyelerinden ve bakım ürünlerinden oluşur.Ürün yelpazesi çok çeşitli.Bölümümüze kısaca göz atarsanız -zaten- ürün çeşitliliğini görürsünüz.

Kilo kontrol (sık bilinen şekliyle "zayıflama" ) , herbalife ürünleri yelpazesinin sadece bir halkasıdır.


FDA yasaklamış diye duydum, doğru mu?



FDA (Food and Drug Administration) ABD'nin ilaç ve gıda konusundaki tek yetkilisidir...

FDA onayı olmadan ABD'de herhangi bir medikal ilaç,gıda üretime sunamazsınız.
Ciklet dahi satamazsınız.Çok sıkı tedbirleri var bu konuda.

Herbalife International ürünleri , an itibari ile ABD'de FDA ve kullanıldığı diğer 64 ülkede(ülkemizde dahil) ilgili bakanlıklarca onaylı olarak kullanılmaktadır.

Herbalife ürünleri , efedra gibi zararlı etken maddeler içermez.

Efedra maddesi eskiden doğal zayıflama adı altında pazarlanan ürünlerin hepsinde bulunurdu.İnsanlar için zararlı yan etkileri olduğu ortaya çıkınca kullanılması yasaklandı.

Şu an, Herbalife kadar köklü ve ciddi bir kurum olamayan bazı şirketler veya onun otu bunun çöpünü karıştırıp pazarlayanlar, belki hala bu etken madde içeren ürünlere sahiptir,orasını bilemeyeceğim.

Herbalife şirketi , Amerika'da bu maddeyi içeren tek bir ürün pazarlıyordu , maddenin yasaklanmasının ardından efedra içeren ürünler toplatıldı .Olay bundan ibaret.

Bu anlattığım olayın üzerinden 4 yıl geçmiştir ve efedra etken maddesi içeren Herbalife Ürünü sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde satışa sunulan bir üründür.

Yani o ürün Türkiye'ye hiç girmedi.

Tekrarlayayım, Herbalife International şu an 64 ülkede bakanlıklarca onaylı ürünleri ile faaliyettedir.Zaten şirket çalışma mantığı olarak sağlığı ön planda tutar.Ve ülkelerde ürünleri sıkı şekilde incelenmeden piyasaya asla sürülmez.
Kaynak:bendengecti.com

DTP Hakkında Yanlış Bilinenler

DTP Hakkında Yanlış Bilinenler


DTP hakkında yanlış bildiklerimizin listesini Ruşen Çakır çıkardı. Listede yeralan maddeler tartışma götürür. İşte liste...

Meclis'e girdiğinden beri gündemden düşmeyen, son olarakta Genel Başkan Nurettin Demirtaş'ın tutuklanmasıyla sarsılan DTP hakkında yanlış bildiklerimiz... Ruşen Çakır yazdı.

Ruşen Çakır / Vatan

Önceki gün, tam da DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş'ın tutuklandığı sıralarda, bu partinin iki üst düzey yöneticisiyle yaklaşık dört saat süren tartışmalı bir toplantıya katıldım. Yıllardır bu siyasi hareketi, özel olarak da DTP'yi mümkün olduğunca yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak bu dört saat boyunca çok şey öğrendim. Toplantının kuralı gereği DTP'liler ile değişik meslek ve siyasi görüşlerden diğer katılımcıların isimlerini vermeyeceğim ancak buradan edindiğim izlenimleri ve öğrendiklerimi iki başlık altında toplamaya çalışacağım. İlk olarak DTP'lilerin haklarındaki iddiaları nasıl yalanladıkları var. Yarın ise DTP'lilerin bir türlü beklenen çıkışı neden yapamadıkları, diğer bir deyişle nerelerde yanlış yaptıkları konusunu ele almak istiyorum.

DTP'LİLERE GÖRE HAKLARINDA SIK YAPILAN YANLIŞLAR

DTP PKK ile organik ilişki içinde


* Parti yöneticileri PKK ile aynı tabana sesleniyor olduklarını, PKK davalarından yargılanmış bazı kişilerin partilerinde siyaset yaptığını, parti politikalarını şekillendirirken Abdullah Öcalan'ın ve PKK'nın görüşlerini de dikkate aldıklarını kabul ediyorlar ve bunların yadırganmaması gerektiğini vurguluyorlar. Örneğin yasalara aykırı bir yanı olmadıktan sonra Öcalan'ın görüşlerini pekala benimseyebileceklerini söylüyorlar. Ancak PKK ile herhangi bir şekilde organik ilişki içinde olmalarının, örneğin herhangi bir yönetim toplantısı öncesi veya sonrası örgütten talimat almalarının asla söz konusu olmadığını, olamayacağını ileri sürüyorlar.

DTP gerilimin artmasından memnun


* Bir DTP yöneticisi çatışmaların yeniden başlamasından en çok kendilerinin mağdur olduğundan yakınıyor. Ona göre PKK dağda kendini silahla savunabiliyor ama DTP'lilerin sürece müdahale etme imkanları ellerinden alınıyor. Durumu şu sözlerle özetliyor: “Herhalde Cemil Bayık bizim yerimizde olmak istemezdi.”

DTP devleti PKK ile masaya oturtmak istiyor


* DTP'liler devletin PKK ile görüşmesinin realist bir talep olmadığını biliyor, bu nedenle, açık açık dile getirmeseler de iki taraf arasında arabuluculuğa talip oluyorlar.

DTP, PKK ile birlikte devleti yıkmaya çalışıyor


*DTP'lilerden biri, devleti resmi ideolojisi ve kurumlarıyla kemikleşmiş bir yapı olarak tarif etti. PKK'nın da çoktan “terör örgütü” tanımının ötesine geçtiğini ileri sürdü. Yani devlet ile PKK'yı çatışan iki taraf olarak birer kemiğe benzetti ve kendilerinin de bu iki kemik arasında kıkırdak olmak, yani iki kemiğin birbirine daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek istediklerini söyledi.

DTP Kürt sorununu çözeceğini sanıyor


* DTP'liler birkaç kez vurgulu bir şekilde, kökleri çok eskilere dayanan ve alabildiğine çetrefil bir şekil alan Kürt sorununu çözme iddiasında olmadıklarını, ancak bunun çözümüne katkıda bulunmak istediklerini söylüyorlar.

Radikal çıkışlar DTP yönetiminin hoşuna gidiyor


*DTP yöneticileri, bazı yerel yöneticilerin ve belediye başkanlarının kışkırtıcı çıkışlarından son derece rahatsız olduklarını gizlemiyorlar. Bunu büyük ölçüde üzerlerindeki baskılara ve partilerinin yeni olmasına, daha tam olarak kurumsallaşamamış olmalarına bağlıyorlar.

PKK sloganları DTP yönetiminin hoşuna gidiyor

* Bir DTP yöneticisi, mitinglerinde “Biji PKK” (Yaşasın PKK) diye slogan atan gençlerin hedefinin, sanıldığı gibi devlet değil DTP'nin bizatihi kendisi olduğunu vurguluyor. Yani kendilerine yönelik baskıların, siyaset alanlarının daraltılmasının tabanda yasal-demokratik siyasi mücadeleye güveni azalttığı uyarısında bulunuyor.

DTP'nin yeni yöneticileri tecrübesiz


* Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi deneyimli isimlerin nispeten geri planda kalması ve yerlerine, yakın zamana kadar adları dahi bilinmeyen genç isimlerin gelmesi, kimilerince PKK'nın DTP'yi zayıf düşürme, kendine daha bağımlı kılma stratejisinin gereği olarak değerlendirildi ve bu isimlerle DTP'nin varlık göstermesinin zor olacağı yorumları yapıldı. Söz konusu toplantıda, yeni isimlerin sanıldığı kadar da tecrübesiz olmadıklarını, en azından eksikleri ve hatalarından ders çıkarmaya yatkın olduklarını gözledim. Türk, Sakık gibi esas olarak kendilerini değil de genel olarak hareketi temsil ediyor olmalarının; bir diğer deyişle İmralı ve Kandil'den onaylı olmalarının dezavantajları kadar, belki de daha fazla, avantajları da var.

DTP sunulan şansı iyi kullanamadı


*DTP'liler TBMM'ye girmiş olmalarının kendilerine sunulmuş bir “lütuf” muş gibi gösterilmesinden son derece rahatsızlar. Uzun uzun, yüzde 10 barajıyla yıllarca uzak tutuldukları Meclis'e bağımsız aday olarak girme çabalarının nasıl demokrasiye aykırı yöntemlerle engellenmek istendiğini anlatıyorlar. Dolayısıyla kendilerini engellemek isteyenlerin veya bu engellemelere karşı sessiz kalanların “Meclis'in değerini bilin” şeklindeki eleştirilerini gayri ahlaki buluyorlar. Baskılar karşısında yılıp seçimlere girmemeleri durumunda Türkiye'de durumun daha da vahim bir hal alacağını ileri sürüyorlar.

DTP'liler partileri kapatılsın istiyor


* Çok kişi buna inanıyor. Hatta PKK'nın DTP'yi kapattırmak istediği konusunda nerdeyse bir görüş birliği oluşacak. Bense buna pek inanmıyordum, söz konusu toplantıda haklı olduğuma kanaat getirdim. DTP'liler ısrarla “Biz yasal siyaset yapmak istiyoruz. Önümüzü açın” diyorlar.

DTP'de kadınlar göstermelik öne çıkarılıyor


* TBMM'de kadın milletvekili oranı en yüksek parti olan DTP'nin yönetim mekanizmalarında da kadınlar hayli etkin. Kuşkusuz bunda Öcalan'ın hem PKK içinde, hem de örgütün ideolojisinde kadınları ön plana çıkartmış olmasının payı çok fazla. Önceki günkü toplantıda kadınların bu hareket içinde basit birer “vitrin süsü” olmadıklarını bir kez daha açık bir şekilde gözledim.

5 Aralık 2007 Çarşamba

Maden Suyu ve Soda Hakkında Yanlış Bilinenler

Maden Suyu’nun Sağlığımız Açısından Önemi ve Bilinmeyen Yönleri.
Anatolya, Türkiye’deki sağlıksız tüketim ve beslenme sorunlarından yola çıkarak, maden suyunun bilinmeyen yönlerini ve sağlımız açısından değerini ortaya koyan bir araştırmayı Basın Klübü aracılığı ile tüketiciye sundu.

Özellikle likid grubunda yer alan hızlı tüketim ürünlerinde tüketici nezdinde sağlığın önplana çıkartılması gerektiğinin altını çizen Anatolya Genel Müdürü Mualla Çelik Hıdıroğlu, Anatolya’da bu yönde yapılan çalışmaların hızlandırıldığını söyledi. Hıdıroğlu ayrıca, hamilelikten cilt sağlığına kadar bir çok yönden sağlıklı yaşamda önemli rol oynayan maden suyu tüketiminin Türkiye’de kişi başı yılda 3 litre olduğunu, Avrupa’da ise bu oranın yılda 150 litreyi bulduğunu vurguladı.

Maden suyunun sağlığımız açısından bilinmeyen yönlerinin ön plana çıkartılması için tüketiciyi bilinçlendirme kampanyalarının yapılacağını söyleyen Anatolya Reklam Koordinatörü Uğur Aksay, konunun hassasiyetine değinerek, Anatolya’nın bu misyonu üstlendiğini fakat diğer maden suyu üretici firmaların da “Tüketiciyi Bilinçlendirme Kampanyaları”na destek vermeleri gerektiğini söyledi. Anatolya Basın Klübü bünyesinde maden suyunun bilinmeyen veya yanlış bilinen yönlerinin ortaya konduğunu belirten Aksay, sağlımız açısından önem taşıyan bu özelliklerin reklam kampanyalarında da vurgulanacağını bildirdi.

İşte maden suyunun sağlığımız açısından önemi ve bilinmeyen yönleri:

“doğru” bilinen “yanlışlar”
“yanlış” bilinen “doğrular”

“Maden Suyu” ile “Soda” arasında ne fark vardır ?


Maden Suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır”. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecektir.

Maden Suyu “asitli” midir ?


Halk arasında “asitli” denilen içeceklerde aslında kastedilen, içeceğin içindeki “karbondioksit” gazıdır. Karbondioksit gazı dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayıcılarını uyuşturduğu için içimi kolaylaştırmaktadır. Gazlı içecek üretiminde çok özel proseslerle üretilen ve % 99,99 saflıkta gıda üretimi için özel karbondioksit gazı kullanılır.

Günde ne kadar Maden Suyu tüketebiliriz ?


Sağlıklı bir bünyeye sahip olmanın yolu dengeli beslenmekten geçer. Esas olan, tükettiğimiz gıda ve içeceklerin sağlıklı olanlarını seçmeye özen göstermektir. Kolalı ve yapay içecekler yerine doğal kaynak suyu ve maden suyunu tercih etmeliyiz. Doğal suların içerdiği zengin mineraller vücudumuzda vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı olurlar. İçerdiği zengin kalsiyum ve florür gibi mineraller nedeniyle özellikle çocuklar, bayanlar ve yaşlıların daha fazla maden suyu içmeleri gerekir. Uzmanlar günde en az 2 litre civarında su ve maden suyu gibi “yararlı sıvı” tüketilmesini önermektedirler.

Çocukların maden suyu içmesi zararlı mıdır ?


Maden suyunun bilinen hiçbir zararı olmayıp, aksine vücudumuza sayısız yararları vardır. Büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum, demir, çinko, florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamanın en iyi yolu bolca süt ve doğal suları tüketmeleridir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum kemik yapısının, florür ise ağız ve diş sağlığının gelişmesi için son derece yararlıdır.

Hamilelikte maden suyu içilir mi ?


Hamilelik, beslenmeye özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönemdir. İnsan vücudu bebeği besleyebilmek ve gelişmesini sağlamak için normalden daha fazla gıda, sıvı, mineraller ve vitaminlere ihtiyaç duyar. Bu katkıyı doğal yoldan sağlayabilmek için, hamilelikte düzenli olarak maden suyu tüketimi tavsiye edilmektedir.

Maden suyu cilde yararlı mıdır ?


Maden suyunun içerdiği zengin mineraller vücudumuzun birçok bölgesine olduğu gibi cilt için de yararlıdır. Piyasada sprey şişelerine doldurulmuş ve yüze püskürtülerek kullanılan maden suları satılmaktadır.

Maden suyu böbrek taşı yapar mı ?


Bu konuda kamuoyunda yanlış bir bilgilendirme mevcuttur. Böbrek taşlarının oluşumunda ana neden, yetersiz miktarda sıvı tüketimidir. Başka bir deyişle, yaşamı boyunca yeterli ve düzenli miktarlarda su ve maden suyu tüketmeyen insanlarda böbrek taşı oluşumu hızla meydana gelmektedir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri tavsiye edilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve maden suyu tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır.

Avrupa'da ve Türkiye'de kişi başına yıllık maden suyu tüketimi ne kadardır ?


Avrupa'da insanlar kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketirken bu oran Türkiye'de 3 litrenin altındadır. Ülkemiz aslında Avrupa'nın doğal mineralli sular açısından en zengin coğrafyasına sahiptir ancak, yıllık 65 milyon litre olan bu kaynağın sadece yüzde biri şişeleniyor, yüzde doksandokuzu boşa akıyor. Süt ve süt ürünleri tüketiminde de Avrupa ile aramızda benzer oranlar olduğu için, neticede ulusal beslenme kültürü ile bağlantılı ilginç tablolar ortaya çıkıyor. Örneğin bu beslenme kültürü sayesinde Avrupalı kemik erimesi gibi hastalıkları nadiren duyarken Türkiye'de belirli yaş ve cinsiyet gruplarında kemik erimesi oranları % 30 larda yaşanıyor. Bunun en önemli nedeni, yaşam boyunca düzenli olarak tüketilen süt ve doğal suların miktarlarındaki, bu yol ile alınan doğal kalsiyum takviyesindeki büyük farklılık.

PET Şişeler ve Plastik Kapaklar sağlıklı mıdır ?


Hammaddesi bir petrol türevi (resin) olan PET (PolyEthylene Terephthalate) şişelerin kullanımı tüm dünya içeceklerinde başdöndürücü bir hız ile artmaktadır. Hepimiz cam ambalajın sağlıklı olduğunu biliriz ancak camın sağlığı konusunda teoride ve pratikte bazı küçük ama önemli nüans ayrılıkları bulunmaktadır. Cam ambalajların en büyük tehlikesi, tüketicinin kontrolü dışında tekrar tekrar kullanılmalarıdır.

Başka bir deyişle bir önceki kullanımından sonra nereye atıldığı, nerelerde, hangi koşullarda ne kadar süre ile beklediği, nasıl temizlendiği tüketici tarafından bilinmeden içerisine tekrar içecek doldurulup satılması ve kullanılmasıdır.

PET şişeler preform denilen parçalar yaklaşık 200 derecede ısıtılarak (tıbbi sterilizasyon 134 derecedir) yüksek basınçta şişirilir ve saniyeler içerisinde doldurularak kapaklanır. PET şişede satın alınan içeceklerde “o şişenin kapağını ilk defa sizin açtığınızın garantisi” vardır. İçtikten sonra da atılır ve kesinlikle tekrar kullanılmaz.

AIDS ve Hepatit gibi çağın tehlikeli hastalıkları arttıkça, içeceklerde PET şişe kullanımı da gelişmiş ülkeler başta olmak üzere hızla artmaktadır. PET teknolojik yönden günümüzde bilinen en sağlıklı yapay gıda muhafaza malzemesidir ve bu yüzden kullanımı hızla yaygınlaşmaktadır.

Kapak konusunda da benzer bir durum söz konusudur. PET şişelerde kullanılan PE (polyEthylene) kapaklar, cam şişelerde kullanılan metal taç kapaklara oranla sağlık açısından daha uygun olmalarının yanı sıra, gazlı içeceklerde tekrar kapatılabildikleri için daha kullanışlıdırlar.

Maden suyu son kullanma tarihinden sonra bozulur mu?


Maden suyu kapağı açılmaz ise kesinlikle bozulmaz. Ürünlere son kullanma tarihi konulmasının tek nedeni, dolumdan sonra belirli bir süre geçtiği zaman sadece kapak ve ambalajdan dışarıya karbondioksit gazı kaçması ve azalmasıdır.

Düzenli maden suyu tüketimi ile bazı hastalıklar arasında bağlantı var mıdır ?


Maden suyunda zengin olarak bulunan minerallerden magnezyum, hücre içerisinde potasyumdan sonra en yoğun olarak bulunan katyondur. Hücre zarı, hücre içi ve hücre çekirdeğindeki birçok biyolojik olaylarda etkilidir ve kas ile sinirlerdeki elektrik uyarılarının iletilmesini sağlar. Kalp ve damar hastalıkları ile çok ilgisi vardır. Enfarktüs geçiren insanlarda magnezyum düşüklüğü saptanmıştır. Damar sertliğine yol açan damarlardaki yağ ve kalsiyum birikmesi de magnezyum eksikliğinden oluşur.

Sodyum vücut sıvılarında en fazla bulunan elementtir ve sıvı dağılımı ile sıvı dengesinin düzenlenmesini sağlar. Ayrıca asit-baz dengesi ve sinir uyarılarının taşınması en önemli görevlerindendir.

Kalsiyum vücudumuzda en fazla bulunan elementtir. Kemik yapısının yanı sıra kas kasılmalarının düzenlenmesine, sinir uyarılarının taşınmasına, hücre zarlarında iyon değişimine, hormonların, sindirim enzimlerinin ve nörotransmitterlerin salgılanmasına yardımcı olur. Yaşla ilgili kemik kayıplarını ve kırılmalarını önler. Kalsiyum sadece süt ve doğal sularda bulunur. İçerisinde kalori ve kolesterol olmadığı için maden suyu, kalsiyum açısından süte en iyi alternatif olmaktadır.

Bikarbonatlar, magnezyum, sitratlar, sodyum, flor ve kalsiyum maden suyunda bulunan doğal dengeleri ile, ürolojik hastalıkların seyri ve özellikle ameliyat sonrasında çok etkendir. Böbrek taşlarının tekrarlamasını önlemenin en kolay, en pratik ve doğal yolu bu sıvıları bolca tüketmektir.

Bikarbonatlı sular alkali yapıları sayesinde mide asiditesini nötralize eder ve bu özelliği nedeni ile peptik ülser hastalığının tedavisinde önemli rol oynarlar. Yine fonksiyonel mide ve bağırsak hastalıklarında semptomları azaltıcı etkileri vardır.

Kalsiyum ve magnezyum içeren sular bağırsak molaritesini azaltarak stress sonucu gelişen ishal gibi şikayetleri önlemede etkili olurlar. Sülfatlı sular safra salgılarını ve akımlarını arttırır.

Kalsiyum zengini doğal mineralli sular, menapoz döneminde kadınlarda ve ileri yaşlarda erkeklerde kemik erimesinin önlenmesi ve tedavisinde yeterli kalsiyum desteği sağlanmasında önemli bir seçenektir.
Kaynak:celiknet.com

2 Aralık 2007 Pazar

Astım hastalığı hakkında yanlış bilinenler

Astım hakkında etrafta bir çok söylence (yanlış bilinen, uydurma) dolaşır. Bazen yıllardır astım hastası olan insanlar bile yanlış şeyler bilirler. Aşağıda, astım hakkında halk arasında dolaşan bazı yanlış bilinenler;

Yanlış Bilinen:

Astım sadece nefes almakta zorluk çekilmesinden ibarettir. Bazen gelip bazen geçen bir hastalıktır.


Gerçek:
Astım süreklilik arzeden kronik bir durumdur ve hava yolu iltihaplanması kalıcı olabilir. Bu durum fazla semptom yaşamadığınız zamanlarda bile böyledir. Astım tedavi edilmediği takdirde bu iltihaplanma uzun vadede akciğer fonksiyonu kaybına yol açabilmektedir.



Yanlış Bilinen:

Astım psikolojik bir rahatsızlıktır.

Gerçek:
Astım, akciğerlerinizdeki hava yollarında yerleşik, kronik bir hastalıktır. Hep sizinledir, ancak semptomlarınız bazen daha da kötüleşir ve bu psikolojik olarak da sizi rahatsız edebilir.

Astım sürekli bir sağlık durumu olduğu için, semptomlarını kontrol altında bulundurmak ve krizleri önlemek amacıyla, çoğu yetişkin ve çocuk astım ilaçlarını düzenli olarak almak zorundadır.
Yanlış Bilinen:
Astım daha çok duygusal insanlarda görülür.

Gerçek:
Astıma neden olan şey duygular değildir. Ancak, bağırma, ağlama veya çok gülme gibi duygusal stresler nedeniyle, zaten var olan astımınız kötüleşebilir.
Yanlış Bilinen:
Astım büyüyünce geçen bir hastalıktır.

Gerçek:
Bazen büyüdükçe, astımın şiddeti azalabilmektedir. Ancak, bu durum çoğunlukla böyle olmadığı gibi, büyüdükçe kötüleşebilir de. Ayrıca şunu da unutmayın ki, fazla astım semptomu yaşamıyor olmanız astımınızın iyileştiği anlamına gelmez.
Yanlış Bilinen:
Astımlı kişiler spor yapamaz.

Gerçek:
NBA yıldızları Isaiah Thomas ve Dominique Wilkens, Olimpiyat şampiyonu atlet Jackie Joyner-Kersee ve şampiyon yüzücü Amy van Dyken vs. gibi çok ünlü ve başarılı sporcular astım hastasıdırlae. Bu tür sporcuların varlığı bu yanlış bilinen söylentinin gerçeği yansıtmadığının yaşayan kanıtlarıdır.

12 Kasım 2007 Pazartesi

Ekmek ile beslenme hakkında yanlış bilinenler

Sağlıklı beslenmede doğru bilinen yanlışlara dikkat çeken uzmanlar, "Üç öğün esmer ekmek yemeyin. Portakalın beyaz liflerini atmayın" uyarısında bulundu.

İzmir'de bu yıl 5'incisi düzenlenen Halk Kongresi'nin `Sağlıklı beslenmede doğrular ve yanlışlar' konulu oturumunda konuşan Prof. Dr. Sezgin Ünal, sağlıklı beslenmede ekmeğin önemine değindi. Ekmeğin çok zengin bir besin maddesi olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Ünal, çok ekmek yemenin kiloya neden olacağı inancının yanlış olduğunu belirtti.

Prof.Dr. Ünal, "Ekmek karbonhidrat kaynağı gıdalarla birlikte alınırsa örneğin börek, pilav, makarna gibi kiloya neden olur. Bunun dışında her gün düzenli bir şekilde ekmek yemek gerekir. Ekmeği fazla tüketmenin sakıncası yok. Kepek, çavdar ve yulaflı tahıl ekmekleri bağırsak fonksiyonları açısından daha yararlı. Ancak üç öğünde sadece esmer ekmek yemek doğru değil. Fırından yeni çıkan sıcak ekmeğin midede hazmı çok zor. Ekmeği soğuk yiyin ve buzdolabında saklayın. Dolaptan çıkarınca da ısıtın" dedi.

Sebze ve meyvelerin keskin bıçakla doğranmasını, sebzelerin az suda en fazla 3 dakika haşlanmasını öneren Prof. Dr. Aydın Ural, sebzelerin eksi 18 derecede dondurularak saklanmasıyla vitamin değerini koruyacağını belirtti. Prof. Dr. Ünal, "Sebzeyi küçük dilimler halinde kesmeyin. Meyvenin suyunu sıkmak vitamin değerini düşürür. Elmayı kabuğuyla yiyin, portakalın sadece sarı kabuğunu soyun, altındaki beyaz kısmı C vitamini deposu. Mikrodalga fırının kaçak yapması boyun ve böbrek rahatsızlıklarına neden olur. Balık yağı içmek, balık yemek yerine geçmez. 1 gram balık yağında 9 kalori var" dedi.

8 Kasım 2007 Perşembe

Arama Motoru Optimizasyonu ile ilgili Yanlış bilinenler

Arama Motoru Optimizasyonu ile ilgili Yanlış bilinenler


Arama motoru optimizasyonu konusuyla ilgili yanlış söylenenler maalesef çok fazla. Bu sözler çoğunlukla muhtabın bilgisizliğini kötüyü kullanmak amacıyla sarfediliyor ve genellikle de hedefe ulaşıyor. Mesela;

* Biz Google’a sitenizi ekleriz
* Sitenizi 1 haftada Google’da ilk 10?a aldırırız
* Günlük 1000 ziyaretçi yollarız
* Günlük ziyaretçi sayınızı 2?ye 3?e katlarız

Arama motoru optimizasyonu, söz verilebilecek ama zamanla mukayese edilemeyecek bir konudur. Arama motoru robotları devamlı olarak interneti takip edip, yeni güncellemeleri veritabanlarına kaydetmektedir ama siteniz statikse ve uzun süredir yeni eklemeler yapılmadıysa, sitenizde yapılan değişikliğin tespiti zaman alacaktır. Bu zamanın üstüne, yeni bilginin kaydı ve bunun aktif hale getirilmesi de ayrı bir zaman konusudur. Bunlar olduktan sonra, sitenizin içeriğinin değerlendirilmesi ve diğer sitelerle karşılaştırılmasından sonra anahtar kelimelere göre sıralandırılmaktadır.

Değişkenlerin sadece sizin sitenizin içeriğiyle olmaması ve devamlı diğer siteler ile rekabet halinde olmanız, bu tür sözlerin ve rakamların verilmesine mani olmaktadır. Sitelerin üstünde emek ve zaman harcanması, arama motoru optimizasyonunu başarılı kılar ve yaptığınız yatırımın boşa gitmediğini bazen 1-2 ay, bazen de birkaç hafta içinde görebilirsiniz.

sonofnights.com dan kopyalanmıştır. Orjinal yazıya başlığa tıklayarak ulaşabilirsiniz.

3 Kasım 2007 Cumartesi

Bazı Besinler Hakkında Yanlış Bilinenler

Bazı Besinler Hakkında Yanlış Bilinenler;

Bazı besinlerin mucizevi faydaları olduğu bilimsel araştırmalarla sunuldu ve bu besinler sağlık kaynağı kabul edildi. Ancak yeni araştırmalar bilinenlerin aksini ortaya koydu. İşte bu yanlış inanışlardan bazıları:
Bazı besinler gündelik hayatımızda sağlık kaynağı olarak kabul ediliyor. Ancak yeni araştırmalar, bunların birer hurafeden ibaret olduğunu ortaya çıkarıyor.

* C vitamini gribe karşı korur: Bazı insanlar gribe yakalanmamak için takviye C vitamini alır. Ancak yeni yapılan bir araştırmaya göre yüksek miktarlarda C vitamini almak griple yaşanan acıyı sadece yüzde 8 oranında azaltabiliyor. Günde 1000 mg. almanın herhangi bir zararı yok, ancak mucize beklemeyin.
* Zeytin: Zeytinyağı en sağlıklı yağ olarak kabul edilir. Ancak ondan daha sağlıklı olan başka bir yağ var: Kolza yağı. Boston'daki Tufts Üniversitesi'nin araştırmasına göre, kolza yağının donmuş yağ oranı çok daha düşük. Kolesterolü düşürme oranı da daha fazla.

* Antioksidan kanseri önler: Beta-karoten ve C ile E vitaminleri gibi antioksidanlarla ilgili araştırmalar tersini ortaya koydu. Yüksek oranlarda verilen beta-karoten sigara içenlerde kanser riskini arttırdı. Deri, ağız ve gırtlak kanserine karşı etkisi olmadığı belirlendi. 170 bin kişi üzerindeki incelemede, A, C, E vitaminlerinin kolon, pankreas ve mide kanserine de iyi gelmediği kaydedildi.
* Soyalı gıdalar meme kanserini önler: Birçok kadın buna inanır. Ancak Hollanda'da 13 ayrı çalışmayı inceleyen bilim adamları, düzenli soyalı besinlerle beslenen kadınlarda meme kanserinde bir gerileme veya yakalanma riskinde bir düşüklük görülmedi.

29 Ekim 2007 Pazartesi

AKUT Hakkında Yanlış Bilinenler

AKUT'çular Zengin çocukları mı?

Hiç bir maddi beklenti beklemeden insanlara yardım etmek nedense insanlara kolay anlaşılır gelmiyor ve sonuçta bunlar zengin çocukları boş zamanlarını bu şekilde değerlediriyorlar şekilinde haksız bir imaj oluşmuş.
BU KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİL.
AKUT'çuların büyük bir çoğunluğu ya ücretli olarak bir yerde çalışıyor yada üniversite öğrencisi aynı zamanda son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılardan bir kısmı işsiz kalarak payını almışlardır.
Son zamanlarda AKUT hakkında kötü haberler çıktı, sebebi nedir?
AKUT kurulduğu yıldan beri yaptıklarıyla Halkın sevgisinini ve saygısını kazandı. Bunları yaparken de hiç kimsenin acısını ve korkusunu kullanıp veya kullandırıp bunu maddi kazanç elde etmek için kullanmadı. Halkının çok zor şartlarda bize verdiği bağışları bir emanet olarak kabul edip en iyi şekilde kullanmaya çalışıldı. Bu olmadığı içinde hakkımızda hiç bir yolsuzluk haberi yayınlanamadı.
Fakat bu yakalanan pozitif standart malesef diğer kurumlar tarafından örnek alınmak yerine mevcut karalama mekanizmaları çalışmaya başladı ve hakkımızda maksatlı haberler çıkmaya başladı. Bu haberlerle ilgili olarak hukuksal mücadelemizi hem kişisel hemde kurumsal olarak yürütüyoruz.
Sabah gazetesi yayınladığı bu haber yüzünden tekzip yayınlamak zorunda kaldı ama aynı boyutta yayınlamadığı için ceza aldı; aynı boyutta yayınlayana kadar da hukuksal mücadelemizi sürdüreceğiz. Çünkü biz bu VATAN'ı seviyoruz

Üyelikten çıkartılanlar oldu, sebebi nedir ?

AKUT tüzüğü ve disiplin, etik yönetmeliğine uygun davranmamak üyelikten ihraç sebebidir. Tüzüğümüzün, disiplin ve etik yönetmeliğimizin temelini de bizim değerlerimiz oluşturmaktadır.
Buna rağmen eski üyelerimiz çalıştıkları süre içinde AKUT'a çok emeği geçmiş kişilerdir, zaman içinde fikir ve yol ayrılığı gelişmenin ve yenilenmenin sonucudur.
Sonuç olarak; İhraç işlemleri AKUT Genel Kurulu tarafından onanmak zorundadır ve onanmıştır.
Demokratik bir kurum değilmişsiniz.

AKUT yönetimi 2 senede bir yapılan Genel Kurul'da seçimle gelir. Bundan sonra Genel Kurul'dan aldıkları yetkiyle Yönetim Kurulu işin sormluğunu ve yetkisini üstlenerek gerekli kararları alır ve uygularlar (temsili demokrasi).
Herhangi bir üye bir yanlışlık görürse gene seçimle gelen Denetleme Kurulu'na başvurarak işin araştırmasını isteyebilir. Denetleme Kurulu'da araştırma sonucuna göre gerekli gördüğü durumlarda Genel Kurulu tekrar toplayabilir (kuvvetler ayrılığı).
Kurallar ve kanunlar onu uygulayan insanlarla ancak iyi işletilebilir
Çok medyatik oldunuz?

Bu suçlama gerek resmi kurumlarca gerekse bazı sivil kurumlarca devamlı olarak dile getirilmekte olmakla birlikte içten içe bir imrenme olduğu aşikardır. İşin aslı ise tam tersidir, bu kadar insan kurtarmamıza, özel hayatımızdan, ailemizden çaldığımız zamanı zorda kalana yardım etmek için harcamamıza rağmen basın asılsız haberlerle uzun süre yıpratmaya çalıştı, bunu da ara ara tekrarlamaya çalıştı. Buna rağmen dürüst, gerçekleri gören ve yazan basın ile hiç bir sıkıntımız olmadı olamaz da.
Kaynak:Akut Hakkında Yanlış Bilinenler

16 Ekim 2007 Salı

Mantarlar Hakkında Yanlış Bilinenler

Mantarlar Hakkında Yanlış Bilinenler

Bir mantarın zehirli ya da zehirsiz olduğuna karar vermek için hiçbir KURAL yoktur... Tek çare her mantarı tek tek tanımaktır. Fakat halk arasında gerçekle ilgisi olmayan birtakım yaygın fikirler vardır ki, insanı kolayca yanıltıp zehirli bir mantarın yenmesine neden olabilir...Mantarlar hakkında, halk arasında yayılmış bu yanlış düşünce ve inanışlar nedeniyle ciddi sonuçlar doğuran zehirlenmeler her yıl tekrarlamaktadır... İnsanları yanıltan, bu nedenle zehirlenmelerine yol açan sayısız yanlış inanışların en göze çarpanlarını aşağıda doğrusu ile birlikte görebilirsiniz;

YANLIŞ İNANIŞLAR ve DOĞRULARI

"Canlı odunda gelişen mantarlar zehirsiz, ölü odundakiler zehirlidir."

Böyle bir kural yoktur. Her iki çeşit odun üzerinde hem zehirli hem de zehirsiz mantarlar rahatça gelişebilmektedir. Örneğin canlı ağaçlar üzerinde büyüyen mantarlardan istiridye mantarı, bal mantarı, biftek mantarı yenebilir,Ganoderma ve Fomes türleri yenmez.
"Kolayca soyulabilen, pişirilirken gümüş kaşığı karartmayan, çayırlıkta yetişen mantarlar zehirsizdir."

Bu inanış doğru değildir. Zehirli mantarlar içinde yukarıda söylenenlere uygun türler bulunmaktadır.
"İlkbaharda çıkan mantarlar yenebilir."

Kesinlikle yanlış bir inanıştır. İlkbaharda yetişen ve çok zehirli olan mantar türleri vardır.
"Tuzlu ve sirkeli su ile yıkanırsa mantarın zehiri gider."

Zehirli bir mantar türü herhangi bir muamele ile hiçbir zaman yenebilir hale getirilemez... Özellikle amatoksin içeren mantarların yapısı hiçbir işlem altında bozulmaz ve zehirleyici etkilerini yitirmezler.
"Böcek vs. hayvanların yediği mantarlar zehirsizdir."

Pek doğru değildir. Böcek gibi hayvanlar ile insanların biyolojisi farklı olduğu için, insanı öldüren bir mantar böceklere veya diğer hayvanlara bir şey yapmayabilir. Örneğin insanlar için en tehlikeli bir mantar olan ve zehirlenmelerin neredeyse % 95 inden sorumlu Amanita phalloides (ölüm meleği) mantarını, Amerikan tavşanı (Lepus americanus) severek, bolca yer ve hiçbir zaman zehirlenmez.
"Yüzeyi yapışkan olan mantarlar zehirlidir."

Böyle bir genelleme yapılamaz. Örneğin Çam Kabara Mantarı ve en iyi yemeklik mantarlardan Çörek Mantarı gibi mantarların şapkası yapışkandır.
"Kırıldığı veya ezildiği zaman süt gibi sıvı akıtan mantarlar zehirlidir."

Böyle bir genelleme de yapılamaz. En lezzetli mantarlardan biri olan Kanlıca Mantarı turuncu renkte bir sıvı çıkarır. bunun yanısıra zehirli olup, sıvı çıkarmayan Russula gibi mantar türleri vardır.
"Suda kaynatıldığında mantarın zehiri gider. "

Bazı türler için kısmen doğru olabilir, ancak genelde zehirli bir mantar kaynatmayla zehirinden arındırılamaz...

13 Ekim 2007 Cumartesi

Göz Hakkında Bilinen Yanlışlar



Göz sağlığı hakkında doğru bilinen yanlışlar

En önemli duyu organı olan gözle ilgili halk arasında pek çok yanlış inanış var. Bu yanlış bilgileri www,gozdoktoru.net adlı site derleyerek yerlerine doğru bilgileri anlatmış... İşte doğru bilinen yanlışlar...

- Yanlış: Gözlük takmak gözlük numarasının ilerlemesini engeller!

+ Doğru: Bilinenin aksine gözlük takmak ya da takmamak gözlük numarasının ilerlemesini etkilemez. Gözlük tedavisinin amacı görme düzeyini artırmaktır.

- Yanlış: Ara sıra gözlerim ağrıyor, dinlendirici gözlük kullansam geçer mi?

+ Doğru: Yaygın olarak kullanılan ve dinlendirici olarak bilinen gözlüklerin herhangi bir tedavi edici özelliği yoktur. Kırma kusuru bulunanların mutlaka gözlük kullanması gerekir.

- Yanlış: Yakından televizyon izlemek gözü bozar!

+ Doğru: Yakından televizyon izlemenin göz sağlığı açısından herhangi bir zararı yoktur. Fakat az gören çocuklar televizyonu daha yakından izleyeceğinden göz hastalıklarının erken bir belirtisi olabilir.

- Yanlış: Göz tembelliği lazer ameliyatıyla düzelir.

+ Doğru: Lazer ameliyatlarının göz tembelliğinde tedavi edici özelliği yoktur. Lazer ameliyatları sadece gözlük numaralarının azaltılması amacıyla yapılır.

- Yanlış: Fazla tuzlu yemek gözü bozar.

+ Doğru: Tuzlu yemek tansiyonun yükselmesine sebep olup bazı rahatsızlıklara yol açabilirse de göz sağlığı açısından herhangi bir etkisi yoktur.

- Yanlış: Bol bol havuç yemek göze çok faydalıdır.

+ Doğru: Göz sağlığı açısından gerekli olan vitaminler çoğu sebze ve meyve de bol olarak bulunur. Dengeli beslenen bir kişi için bol havuç yemenin fazladan bir faydası yoktur.

- Yanlış: Katarakt ameliyatı lazerle yapılır.

+ Doğru: Günümüzde en modern ameliyat yöntemi olan FAKO yöntemi halkımız arasında yanlış olarak lazerli ameliyat olarak bilinmektedir. Oysa FAKO yönteminde lazer kullanılmaz, titreşimlerden faydalanılır.

- Yanlış: Katarakt sadece yaşlılarda olur.

+ Doğru: Katarakt en sık yaşlılarda olmakla birlikte bebeklerde, çocuklarda ve gençlerde de görülebilir.

- Yanlış: Katarakt bir gözden diğerine geçer.

+ Doğru: Katarakt bir gözden diğer göze geçmez.

- Yanlış: Katarakt tekrarlayabilir.

+ Doğru: Katarakt tekrarlayıcı değildir. Bazen katarakt ameliyatından sonra, göz içine yerleştirilmiş olan merceğin arkasında ki zarda kesifleşme olabilir ve bu yanlış olarak 'katarakt tekrarladı' şeklinde bilinir.

- Yanlış: Bebeklerdeki şaşılığı tedaviye gerek yoktur, zamanla kendiliğinden geçer.

+ Doğru: Bebeklerdeki bazı şaşılıklar çok ciddi olup hemen tedavisi gerekebilir. Tedavi gözlük veya ameliyat şeklinde olabilir. Bu tip şaşılıklar tedavi edilmediğinde ileriye dönük kalıcı görme kayıpları (göz tembelliği) gelişebilir.

- Yanlış: Gözlükle şaşılık tedavi edilir ve bir daha gözlüğe gerek kalmaz.

+ Doğru: Göz kaymalarının çoğu gözlükle tedavi edilebilir. Fakat şaşılık tedavi edildikten sonra genellikle gözlüğe devam etmek gerekir. Aksi takdirde şaşılık tekrarlayabileceği gibi görme bozuklukları da görülebilir.

- Yanlış: Gözlerim çok ağrıyor, göz tansiyonum yükselmiş olabilir.

+ Doğru: Göz tansiyonu çok az belirti veren bir hastalıktır. Pek çok göz hastalığı ve vücudun diğer bölgelerindeki hastalıklar da göz ağrısına yol açabilir. Gözdeki ağrıların çok çok az bir kısmı göz tansiyonuna bağlıdır.

- Yanlış: Göz tansiyonu ameliyatı olunca görmem netleşecek.

+ Doğru: Ameliyatının amacı, ilaçlarla kontrol altına alınamayan göz tansiyonunu düşürmektir. Ameliyattan sonra görme düzeyinde bir artış olmaz.

9 Ekim 2007 Salı

Sivilceler Hakkında Yanlış Bilinenler


"Bazı besinler bende sivilce yapıyor."

Yanlış. Besinler ve akne üzerine yıllarca süren çalışmalar sonunda herhangi bir besinin akneye sebep olduğu gösterilememiştir. Ne çikolata akne yapar, ne yağlı yemekler ne de süt. Eğer öyle olmuş olsaydı o besinlerden yemeyerek insanlar sivilcelerinden kolayca kurtulurlardı. Oysa gerçek öyle değildir.

Beslenme şeklinizi değiştirerek sivilcelerden kurtulamazsınız, kurtulan da görülmemiştir. Sivilcelerden ancak sivilce tedavisiyle kurtulabilirsiniz.

"Yüzümü iyi yıkarsam sivilcelerimden kolay kurtulurum."

Temizlik eksikliği sivilceye neden olmaz. Eğer öyle olsaydı yüzünü hergün düzenli yıkayan kimselerde sivilcelerin geçmesi, fazla yıkamayan kimselerde de çıkıyor olması gerekirdi. Yüz yıkanarak ancak yüz temizlenir fakat sivilceler geçmez. Hatta aşırı yüz yıkamak yüz derisini kurutup hasar bile verebilir ve bu hasar mevcut sivilceleri artırabilir.

"Stres sivilce yapar."

Stres sivilcelere yol açmaz. O yüzden stresten kurtularak sivilcelerin geçmesini beklemek boşunadır. Dahası stresli insanların kullandığı bir takım ilaçlar yan etki olarak sivilce yaparlar. Stres, cilt yüzeyine daha fazla sebum salgılanmasına neden olarak belki dolaylı olarak mevcut sivilceleri arttırabilir ancak hiç yoktan sivilce varetmez. Stressiz olduğu bilinen kimselerde de sivilce çıkmaktadır.

Sivilcenin tedavisi başka türlü, stresin tedavisi başka türlüdür.

"Güneşışığı sivilcelere iyi gelir."


Hayır, sadece yüzünüz biraz daha bronzlaşacağı için sivilceler daha az dikkat çeker. Güneş ışığı birkaç sivilceyi kurutsa bile yenilerinin gelmesini engelleyemez, epidermise(cilt üstü tabakası) zarar verebilir ve ilerleyen safhalarda sivilceler artabilir. Güneş ışığına maruz kalmak ciltte erken yaşlanma ve yanıklara neden olabilir. Güneşe çıkmadan önce koruyuculuk katsayısı en az 15 olan koruyucu losyonlar kullanmanızı tavsiye ederiz. Sivilceleriniz içinse sivilce tedavisi görmelisiniz.

"Sivilcelerimi zaman zaman patlatıyorum."

Sakın! Sivilcelerinizi patlatmakla mikroplara davetiye çıkarırsınız ve eğer enfeksiyon kaparsanız yüzünüzde ömür boyu geçmeyecek kalıcı yaralar meydana gelebilir.

Siyah noktaları(komedonları) da sıkmamak gerekir.

"Sivilceler yaş ilerledikçe geçer."

Sivilceler ileri yaş grubunda daha az görülür. Ancak sivilcelerden büyüyerek kurtulunmaz. Bazı kimselerde sivilcelerin neden olduğu kalıcı yaralar kalmaktadır. Tedavi edilebilecek bir hastalığı tedavisiz bırakmamak ve kalıcı yara riskinden mümkün olduğu kadar erken kurtulmak gerekir.

"Büyüklerde akne olmaz."

20-44 yaş arası insanların yüzde yetmiş beşinde akne görülmezken geriye kalan yüzde 25'inde akne mevcuttur. Bazı hanımların adet dönemleri boyunca değişen hormon dengeleri sivilcelere neden olabilir. Doğum kontrol hapları sivilce yapabilirler. Hamilelikte de sivilceler çıkabilir.
Kaynak: Sivilceler

4 Ekim 2007 Perşembe

Erkek cinselliği hakkında yanlış bilinenler

Cinsellik birçok yanlışın doğru sanıldığı bir konu. Biz de kadınların en sık bahsettiği konulardan derlenen “mit”leri 14 başlık altında topladık...

Cinsellik dipsiz bir kuyu gibi. Tek bir kelime ya da belli kalıplarla anlatılmayacak kadar geniş bir alana yayılıyor. Davranış Bilimleri Enstitüsü uzmanlarından Psikolog Dr. Nur Velidedeoğlu, hala tabu olarak görülen cinsellikle, ilgili kulaktan kulağa yayılan sayısız boş inanç ve mitten bahsediyor; bu inançların kadınların cinselliğe bakışını olumsuz etkilediğinin altını çiziyor. Cinsellik insana haz veren aktivitelerin başında gelmesine rağmen bazen görev ve hatta işkence olarak görülebiliyor bazı kadınlar tarafından… Hatta işi daha da öteye götüren kadınlar sırf partnerini mutlu etmek için orgazm taklidi dahi yapıyorlar.

Cinsel mitler
Psikolog Dr. Velidedeoğlu, "Bu nedenle terapilerimizde cinsel sorunları için başvuranlara, inandığı cinsel mitleri mutlaka soruyoruz. Onların cinselliğe bakışlarını anlamaya, cinsel mitlere bağlı oluşan korkuların gün ışığına çıkarmalarına yardımcı oluyoruz" diyor. Biz de kadınların en sık bahsettiği konulardan derlenen “mit”leri 14 başlık altında topladık...

"Tüm fiziksel yakınlaşmalar cinsel birleşmeye gider..."
Bu yanlış inanış, “Erkekler her zaman seks ister kadına sadece ve sadece seks için yakınlaşır” düşüncesinin devamıdır ve sağlıksız bir yaklaşımdır. Oysaki her yaklaşma cinsel birleşme ile sonuçlanmak zorunda değildir.

"Sevişmeyi sadece erkek başlatır ve erkek yönetir"
Cinsellikle ilgilenen kadının 'kötü kadın’ olduğu düşünülür. Kadın bu damgayı yememek için partneriyle yatağa girdiğinde seksi başlatanın erkek olmasını bekler. Bu tamamen toplumda kadına ve erkeğe yüklenen rollerin devamı olan bir düşüncedir. Yani kadına annelik rolü benimsetilirken erkeğin seksle daha fazla ilgilenmesi beklenir. Ancak seks ne erkeğin ne de kadının tekelindedir. Seks eğer iki kişi arsında yapılan bir eylemse iki kişinin de aktif olması gerekir ve bu her iki tarafın cinsellikten daha da zevk almasını sağlar.

"Gerçek erkek,cinsel birleşme sırasında partneri tatmin oluncaya kadar boşalmadan durabilen erkektir!"
Bu mit, "bir erkek partnerini seviyorsa onunla birlikte olduğunda sertliği kolaylıkla sağlayabilir ve istediği kadar uzun süre devam eder" gibi yanlış bir inanıştan kaynaklanıyor. Aslında "erkek eşittir penis" diye düşünülüyor. Ancak erkeğin de etten kemikten bir insan olduğu unutuluyor. Her erkek sertleşme sorunu yaşayabilir.Ama bu eşini sevmediği anlamına gelmez. Bu sürekli devam eden bir durumsa arkasında farklı bir sağlık sorunun yatıp yatmadığı araştırılmalıdır.
"Seks sadece üreme amaçlı olmalıdır"
Kadınlarda erkekler de böylesine bir yanlışın içine düşebiliyor. Sırf bu düşünce yüzünden anne olduktan sonra eşinden uzaklaşan erkekler de var. Kadınlarda bu düşünce çok daha fazla hakim.Kadınlar,anne olduktan ya da menopoza girdikten sonra seksten tamamen uzaklaşabiliyor. "Menopoz doğurganlığı sonlanması olduğu için cinsellik de biter." diye düşünüyorlar.Bazı kadınlar ise 30 yaşın seks için sınır olduğu ve bu yaştan sonra seks yapmak isteyen kadının “azgın” damgası yiyeceğini düşünür. Tüm bu mitler kadının genellikle doğumundan sonra cinsellikten uzaklaşmasına yol açar.

"Erkek koşulsuz şartsız partnerini cinsel açıdan doyurmak zorundadır. Yoksa kadın ona karşı sevgisini yitirir."
Erkek mekanik, robotvari bir yaratık olarak görülüyor. Erkeğin cinsellik açısından performansının çok yüksek olması gerektiği düşüncesinin uzantısıdır bu yargı… Genelde seks esnasında erkeklerin mantık ve duygularının devre dışı kaldığı düşünülür. Ancak bu düşünce de en az diğerleri kadar yanlış.

"Sevişme doğal ve kendiliğinden olmalıdır. Sevişme sırasında konuşmak bunu bozar"
Kadın bu konuda hiç konuşmak istemez ve erkeğin de kendisinin ne istediğini hiç konuşmadan bilmesini ister. Hatta bazı eşler "kaç yıllık eşim, tabii ki benim ne istediğimi bilmeli" inancına sahiptir. Kadın, karşıdaki insanın falcı gibi davranmasını ister. Oysa kimse kimsenin aklından geçeni okuyamaz. Sevişme aynı zamanda tek kişinin sorumluluğunda olan bir şey değil, bir süreç, bir alışveriştir.

"Gerçek erkek, sertleşme sağlamak için uyarılmaya ihtiyaç duymaz"
Erkeğin her an sekse hazır olduğu inancı vardır. Erkekler mekanik bir yaratık olarak algılanır. Yalnızca kadınlar değil kendini böyle addeden erkekler de var. Bu çok yanlış bir inanış.

"Kadının cinsel doyuma ulaşması için sertleşmiş bir penis şarttır."
Cinsel birleşme için penisin çok sert olması gerektiği zannedilir. Oysa penisin vajina içine girmesi için gerekli sertlikte olması yeterlidir. Ancak ereksiyon durumunun yaşandığı durumlarla bu olay karıştırılmamalıdır. Hakim olan 'sevişmek mutlaka birleşme ile sonuçlanmalıdır’ düşüncesinin aksine eşlerin birbirine dokunması okşaması hatta bu yolla tatmine kadar gitmesi sevişmenin bir parçasıdır. Cinsellikte yüzde yüz birleşme şart değildir. Bu iki tarafın oluruna kalır bir durum.

"Cinsel başarısızlığın sonu felakettir."
Erkeğin cinsellik açısından çok iyi performansa sahip olması gerektiği düşünülür. Toplum erkeğe cinsellik açısından çok fazla yük veriyor, erkek de bunu kabulleniyor. Bu durumda eğer cinsellikte başarısız olursa bu felaket olarak değerlendiriliyor.

"Kadın seks esnasında pasif olmalıdır."
Cinsellik erkek dünyasına ait bir eylem olarak algılanır. Bu düşünceye göre kadın cinsellikle ilgilenmemelidir. Bu yüzden cinselliği kadın değil erkek yönetmelidir. Bu düşünceye göre cinsellik, kadına uygulanan bir eylemdir ki tamamen yanlıştır.

"Seks esnasında penisin sertleşmemesi veya oluşan sertliğin kaybı erkeğin partnerini çekici bulmadığı anlamına gelir."
Eğer erkekte cinsel bir bozukluk varsa penis sertleşmeyebilir. Mutlaka eş ile bağdaştırılmamalı. Hatta bazen sertleşme sorunu olan erkekler bunun altında fiziksel bir sorun yatabileceği gerçeğini kabul etmez ve bunu test etmek için başka kadınlarla birlikte olmayı denerler. Oysa erkeğin yaşadığı günlük sıkıntılar bile böyle bir soruna yol açabilir.

"Gerçek erkek cinsellikle ilgili her fırsatı değerlendirir."
Bu yanlış inanışta 'erkek önüne gelen her kadınla her an birlikte olabilir’ düşüncesi hakim. Oysa cinsellikte doğru zaman, doğru kişi,doğru yer önemlidir. Bunlardan biri eksikse sorun yaşanır.!erkek eşittir seks’ düşüncesi tamamen silinmeli.

Formsante

22 Eylül 2007 Cumartesi

Galata Kulesi 'nin özellikleri

Yerden, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 77,25 metredir. Yapılan statik hesaplamalara göre kulenin ağırlığı yaklaşık 10.000 tondur. Duvarlarının kalınlığı ise 3,75 metredir. Derinliğinde bulunan çukurların altındaki kanalda birçok kafatası ve kemik bulunmuştur. Orta boşluğun bodrumu zindan olarak kullanılmıştır. Kulenin kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşındandır.

Kulenin tarihinde bir intihar olayı kayıtlara geçmiştir. 1876 tarihinde, bir Avusturyalı, nöbetçilerin dalgınlığından faydalanıp kendini kuleden aşağı atmıştır.

Galata Kulesi Tarihi

1348 yılında Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yapılmıştır.1402 yılında 4. Haçlı seferinde geniş çapta tahrip edilen Kule 1445-1446 yılları arasında yükseltilmiştir. Osmanlı hükümdarı II. Murat ile yakın ilişkiler kuran Cenevizliler padişahın yardımıyla kulenin yanına ikinci bir kule inşa ettiler ve kuleye de II. Murat'ın adını verdiler.

Kule Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyılda tamir ettirilmiştir. 16. yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan Hıristiyan harb esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. Sultan III. Murat'ın müsadesiyle burada müneccim Takiyıddin tarafından bir rasathane kurulmuştu. Bu rasathane 1579'da kapatılmıştır. 17. yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını iki tarafına takarak Okmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra 1638 yılında Galata Kulesi'nden Üsküdar'da Doğancılar'a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de bu uçuşu gösterir gravürler yapılmıştır. 1717'den itibaren kule yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır. Yangın, ahalinin duyabilmesi için büyük bir davul çalınarak haber verilirdi. III. Selim döneminde çıkan bir yangında kulenin büyük bölümü yandı. Onarılan kule 1831 yılında başka bir yangında yine hasar gördü ve tekrardan onarım gördü. 1875 yılında bir fırtınada kulesi devrildi. 1960'lı yıllarda ciddi bir tamirat başlatıldı. 1967 yılında biten onarımda kulenin 1831-1875 yılları arasındaki haline sadık kalınarak bugünkü görünümü sağlandı.

Galata Kulesi


Galata Kulesi, İstanbul'un Galata semtinde bulunan eski bir kuledir. Kuleden boğaz, Haliç ve şehrin mükemmel panaroması izlenebilmektedir.

Galat-ı meşhur

Bilmeyenler için;
Galat-ı meşhur, kelime veya deyimlerin yaygın olarak yanlış bir biçimde kullanılması sonucu, doğrusunun yerini alması halidir. "herkesin bildiği yanlış" denebilir.

Örneğin Türkçede "İngiltere" denilerek kast edilen Büyük Britanya'dır; İngiltere, Büyük Britanya'yı oluşturan bölgelerden birisidir sadece, ancak bu kullanım o kadar yaygındır ki yanlış kabul edilmez.

13 Eylül 2007 Perşembe

Merhaba

Bu blog adresini (http://galat-i-meshur.blogspot.com/) web üzerinde gezinirken şans eseri buldum. İnternet üzerinde birkaç yerden bu sayfaya link verilmiş. Baktım sahibi yok, boş duruyor. Aldım, birşeyler koyarım dedim.
Bakalım neymiş şu blog işi.