7 Şubat 2008 Perşembe

Doğum kontrol hapları hakkında yanlış bilinenler

Doğum kontrol hapı kullanımı hakkında genel olarak yaygın görünen "yanlış bilinen" hususlar.


Yanliş 1
Doğum kontrol haplarının pek etkili olmadığını duydum

Gerçek
Hapları doğru şekilde ve zamaninda alan kadınlarda gebelik şansı yüzde birden daha azdır.

Pek çok kadın Doğum kontrol haplarının fazla etkili olmadığını düşünmektedır. Burada gözden kaçan nokta hapların etkisinin az olmasındaki en önemli etkenin kullanım hataları olduğudur. Bazı istatistikler konuyu anlamaya yardımcı olabilir.

* Kadınlarin sadece % 28'i hapları doğru şekilde kullanmaktadır.
* sadece % 42 hergün unutmadan hap almaktadır.
* En az %16 kadının ilaç kutusunda ayın sonuna gelindiğinde hap bulunmaktadır..
* Yaklaşık % 25 vakada 1 yıl dolmadan hap kullanımı bırakılmakta ve baska bir korunma yöntemi kullanılmamaktadır.
* 3 aylık dönemde % 33 kadın hap alımını unutmaktadır.
* % 17 kadın hapları doğru sırada almamaktadır.

Bunlar "hap kullanırken" kadınların hamile kalmasına neden olan en önemli etkenlerdir.


Yanlış 2
Doğum kontrol hapı kullanan her kadın 9 ayda bir ara verip vücudunu dinlendirmelidir.

Gerçek
"Dinlendirmek" maksadıyla hapı bıraktırmayı gerektirecek hiçbir tıbbi gereklilik yoktur.

Dinlendirmek maksadıyla hapları bırakmak gereksizdir, çünkü:

* Hiçbir tıbbi faydası yoktur.
* Bu amaçla hapı bırakmanın tek etkisi istenmeyen bir gebeliktir.
* Hap kullanımını bırakmak ve sonra yeniden başlamak kullanımın ilk birkaç ayında görülen yan etkilerin yeniden yaşanmasına neden olur.
* Hap kullanmayı bırakan kadınlar bu ilaçların doğum kontrolü dışındaki faydalarından da yararlanamazlar.

Yanlış 3
Doğum kontrol hapı alan kadınlar kilo alır

Gerçek
Bazı kadınlar hap kullanmaya başladıktan sonra kilo alırken bazıları da verdiklerini belirtmektedirler.

* İlaç içindeki hormonlar iştah değişikliklerine neden olabilir. Bu değişiklikler yıllar içerisinde ortaya çıkar ve kilo artışı ya da kaybına neden olabilir.
* Bazı kadınlarda ilaç kullanılmaya basladıktan sonraki ilk birkaç ay içerisinde sıvı tutulumu olabilir.
* Bazı kadınlarda östrojen kulanımının yan etkisi olarak kilo artışı görülebilir. Bu kilo artışı daha ziyade memelerde, bacaklarda ve baldırlarda görülür.
* Hap kullanımı bazı kadınlarda depresyona eğilim yaratabilir.Böyle bir durumda iştah artabilir ya da azalabilir.

Iş yeri, spor, yasam tarzı, diet ve alışkanlıklardaki değişiklikler kilo artışı ya da kaybına neden olabilir.Tek bir sebep bulmak çoğu zaman imkansızdır.

Yanlış 4
Doğum kontrol haplarının güvenli olmadığını duydum

Gerçek
Hap kullanımına kıyasla çocuk doğrumak en az iki misli daha fazla risk taşır.

Buna rağmen pek çok kadın yanlış olarak çocuk doğurmanın ya da gebe kalmanın doğum kotrol hapı kullanmaya göre daha az riskli olduğunu düşünmektedir.

Yanlış 5
Hap kanser yapar !

Gerçek
Doğum kontrol hapları yumurtalık kanseri ve rahimin içini döşeyen tabaka olan endometrium kanserine karşı koruyuculuk sağlar.

Pek çok araştırmacı OK kullanımının meme kanseri riskini arttırmadığını düşünmektedır. Bu durum hap kullanım süresi ve meme kanseri açısından aile öyküsü olan kadınlar için de geçerlidir.

OK'ların karaciğer ya da rahim ağzı kanserine neden olduğuna dair spekülasyonlar ise kanıtlanamamıştır.

Yanlış 6
Hap kalp krizi, inme ve kanda pıhtılaşmaya neden olur.

Gerçek
Doğum kontrol hapı kulanan ve sigara içmeyen kadınlarda kalp krizi ve inme riskinde artış yoktur.

Bacak ve kol damarlarında pıhtılaşma riskinde bir miktar artış söz konusudur. Risk 100.000'de 5-20 den, 100.000'de 15-20'ye çıkar.

Yanlış 7
Doğum kontrol hapı sakat çocuk doğmasına neden olur.

Gerçek
Doğum kontrol hapı dogum arazlarına ya da gelecekte doğacak olan çocukların sağlıklarında olumsuz bir etkiye neden olmaz. Hatta hap kullanılırken gebe kalınsa bile bunun bebeğin sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur.


Bu yanlış bilgiler nereden geliyor ?

Bazı yanlış bilgiler ilaca bağlı yan etkilerin ve bu etkileri sadece çok az kadının yaşadığı gerçeğinin gözardı edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Bazıları ise aile planlamasına karşı olan bazı kişi ve kurumların yaydığı hurafelerdir.

Diger yanlış bilgiler de çok yüksek doz östrojen ve progesteron içeren "eski kuşak" doğum kontrol haplarını kullanan kadınların yaşadığı deneyimlerden kaynaklanmaktadır.i
KAYNAK:http://www.mumcu.com

Güneş koruyucular hakkında yanlış bilinenler

Güneş koruyucular hakkında yanlış bilinen bazı cevaplar:

Yanlış: "Güneş koruyucu kullanmama gerek yok. Bütün gün içerideyim."
Doğru: Emin misiniz? UVA ışınlarının arabaların pencerelerinden, binalardan ve hatta uçaklardan kolaylıkla geçebildiğini hatırlayın...

Zamanınızın büyük çoğunluğu arabanın içinde, ofisinizdeki pencerenin kenarında ve kısa süreli olarak dışarı çıkarak geçiriyorsanız, mutlaka güneş koruyucu kullanmanız gerektiğini duyduğunuzda şaşıracaksınız...

Günlük SPF'si en az 15 olan güneş koruyucu, nemlendirici veya makyaj malzemeleri kullanmalısınız. Yanlış: "Güneş koruyucuları deniz kenarında sürmek etkisini 2 kat artırır." Doğru: Güneş koruyucu kremler cildiniz tarafından 30 dakikada emilir. Bu nedenle plaja gitmeden veya güneşe çıkmadan 30 dakika önce evde sürüp çıkmanız gerekir.

Yanlış: "SPF 15 faktörlü, nemlendirici, SPF 15 faktörlü fondöten ve SPF 15 faktörlü pudra kullanıyorum. Yani toplam olarak 45 SPF faktörle korunuyorum."

Doğru: Üç SPF 15 faktörlü ürün kullanırken, sadece SPF 15 faktörle korunmuş olursunuz. Bunların toplamı diye bir durum söz konusu olamaz. Eğer farklı SPF değerli ürünler kullanırsanız yüksek koruma elde edebilirsiniz.

Yanlış: "Dışarı çıkarken sadece bacaklarıma ve kollarıma güneş koruyucu sürüyorum. Elbisemin altına sürmüyorum. "

Doğru: Burada dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Giyinik olmanız tam olarak güneşten korunacağınız anlamına gelmez. Pamuklu bir tişört SPF 5 ve uzun bir şort minimum SPF 15 faktörü kadar koruma sağlar.

Güneş koruyucularla ilgili 3 soru ve cevapları!

Neden büyüklerimiz güneş kremi kullanmamalarına rağmen oldukça sağlıklı ve iyi görünüyorlardı?
Ne yazık ki büyükanne ve babalarımızın yaşadıkları dünyadan farklı bir gezegende yaşıyoruz. Ozon tabakası eskisinden olduğundan daha ince olduğu için güneş ışınları cilde daha fazla zarar verebiliyor. Dahası, binlerce, yüz yıllarca önce bu tür koruyucu ürünleri üretmek mümkün değildi..

Fiziksel ve kimyasal özellikli güneş koruyucular arasındaki fark nedir? Kimyasal özellikli olanlar daha mı sağlıklıdır?
Fındık kabuğunun içi zamanla kurur, güneşin dolaylı etkilerinden korunamaz. Fiziksel güneş koruyucuların etkisi bu şekildedir. Cildin sadece dış yüzeyi korur. Kimyasal güneş koruyucular ise, hem cildi zararlı ışınlardan korur hem de etkilerini güvenli olarak yok eder. Ayrıca, satışa sunulmadan önce farklı ve ayrıntılı testlerden geçirilmişlerdir. Bu tür
güneş koruyucular, cilt tarafından emilir ve idrarla atılır. Fiziksel güneş koruyucular ise, sadece cildin dış yüzeyinde kalır, vücut tarafından emilmez. Sonuçta; hamile veya emzikli anneler kimyasal güneş kremlerinden uzak durmalıdır. Kendileri ve 5 yaş altı çocuklar için fiziksel (Physical sunscreen) özellikli güneş koruyucu kremler kullanabilirler. Eğer
hassas bir cildiniz varsa ya da kimyasal güneş koruyucuları tercih etmiyorsanız, fiziksel güneş koruyucular mükemmel bir seçenek olabilir.

Eğer güneş koruyucu sürersem D vitamininin yararlarından faydalanabilir miyim?
D vitamini herkes için önemli bir vitamindir. Yapılan araştırmalarda insanların yeterince D vitamini almadığı tespit ediliyor. Yaklaşık 15 dakika güneşte kalmak D vitamini seviyesini yükseltiyor. Dermatologlar ise, tüm gün güneş altında kalmanın cilt için oldukça zararlı olduğunu belirterek, D vitamin ihtiyacının güneşte uzun saatler beklemek yerine, yiyecekler ile vitamin ilaçlarından alınmasını tavsiye ediyor. Kaynak: http://www.meleklermekani.com

GÜNEŞTEN KORUNMA FAKTÖRLERİ (SPF) HER ÜLKEDE AYNI MIDIR?


Pratikte, faktörler arasında pek çok nedenden kaynaklanan farklılıklar vardır:

* Yöntemler farklı şekillerde uygulanmaktadır ve referans solar spektrumun kompozisyonunda farklılıklar vardır;
* Test edilen insanlar güneşe farklı derecelerde maruz kalmaktadır;
* Prototipler ve ortalama güneşe maruz kalma seviyeleri farklıdır;
* Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasında bu fark % 30'a kadar çıkabilmektedir.

Güneşe maruz kalma işlemi başlamadan önce, farklı fototiplere sahip gönüllülerin seçilmesi ana faktördür. Üç sınıfa ayrılan 20 kişi ideal olarak kabul edilir.

60 VE ÜSTÜ FAKTÖRLER ONAYLANMIŞ MIDIR?

60 veya daha üstü faktörlere sahip ürünlerin pazarlanması pek çok nedenle onaylanmaktadır:

* Foto toksiklik ya da foto allerji veya foto tepki nedeniyle özel reaksiyonlar gösteren insanlarda anormal reaksiyonlar, normal süjelerde eriteminin tetiklendiği eşiğin çok altındaki asgari güneş ultraviole radyasyonu miktarıyla dahi ortaya çıkabilir. Bu durum, sadece 60 ya da daha üstü güneş koruması kullanarak ya da giyinerek elde edilebilecek normal eritema dozunun düşük bir yüzdesini temsil etmektedir. SPF 64 olan bir ürün UV ışınlarının sadece % 2'sinin geçmesine izin verir.
* Çok açık renk ve zor yanan bir cilde sahip çocuk ya da yetişkinlerde, normal süjelerde kozmetik olarak kabul edilebilir ve uygun bulunan miktar yaklaşık olarak testlerde kullanılan miktarın dörtte biri kadardır.

Genel olarak, güneş koruyucusu doğru olarak kullanılmamaktadır: Tüketiciler koruyucu miktarın sadece dörtte biri ile onda biri arasındaki bir miktarı kullanmaktadırlar. Minimum etkin doz 1.5 mg/cm2'dir. Halkın bilinçlendirilmesi için çaba harcamanız gerekmektedir.

2 mg/cm2 doz güneş koruyucu cilde yayılır. Ancak, tüketicinin kullandığı ürünün SPF'si 15'ten düşükse ve yetersiz kullanıyorsa, koruma faktörü etkili olamaz.

BİR ÜRÜNÜN GÜVENİLİRLİĞİNİ DEĞERLENDİRMEK İÇİN KORUMA FAKTÖRÜNE GÖRE KARAR VERİLEBİLİR Mİ?

Güneş koruması açısından güvenilirlikten söz ediyorsak EVET. Yine de, yüksek güneş koruması içeren ürünlerinin UVA ve UVB koruması arasında bir uyuma sahip olmaları gerekmektedir.

UVB koruması güneş yanığına karşı koruma sağlar, dolayısıyla bir uyarı işaretidir. UVB'ye korunurken UVA'ya karşı korunmamak orta ile uzun vadede zararlara neden olabilir, aynı şekilde UVA ışınlarına fazla maruz kalmak geri dönüşü olmayan uzun vadeli lezyonlara sebep olabilir.

Genel olarak güvenlikten söz ediyorsak, cevap HAYIR'dır. Güneş koruması tek başına bütün güneş ürünlerine özel olası riskleri yeterli şekilde kapsamaz (tahriş, allerji ya da toksik potansiyeli), bunlar ayrıca değerlendirilmelidir.

SPF sınırları özellikle fotostabilite ve zararsız UVB/UVA oranı ile belirlenir. Günümüzde halen mevcut her ürünün farmasötiğine bağlı bir fotostabilite indeksi yoktur. UVA ve UVB korumasını birleştiren yüksek kaliteli ürünler kullanmak, organik ve mineral filtrelerin birleşimi ve farklı tüketici isteklerinin karşılanması güvenlik için en iyi garanti olarak görünmektedir. Güneş koruyucularının neden olduğu ışığa karşı hassaslaşma oksibenzon ortaya çıktığından beri en önemli problemdir; bu madde, çeşitli terapötik bileşenlerle çapraz allerjiye neden olan bir fotoallerjendir. Kaynak:http://www.eczanemonline.com.tr

Kanser ile ilgili yanlış bilinenler

Kanserde yanlış bilinenler

Fazla meyve ve sebze yemenin meme kanserine iyi gelmediği belirtildi
ABD'de yapılan bir araştırma, doktorun önerdiğinden fazla meyve ve sebze yemenin, daha önce meme kanseri tedavisi görmüş kadınların yeniden meme kanserine yakalanma riskini azaltmadığını ortaya koydu.

ABD'nin Stanford Üniversitesi'nden bilim adamlarının 3 bin 100 kadın üzerinde yaptığı araştırmada, sebze, meyve ve lifli yiyecekler bakımından fazla zengin bir beslenme alışkanlığının meme kanserinin yeniden ortaya çıkmasını engellediğine dair bir bulguya rastlanmadı.

Amerikan Tıp Derneği'nin (JAMA) yayın organında çıkan makaleye göre bilim adamları, meme kanseri tanısı konduğunda 18-70 yaşında olan ve tedavi görmüş 3 bin 088 kadının beslenme alışkanlığını inceledi.

Araştırmaya katılan kadınların yarısı doktorların önerdiği miktardan iki kat fazla sebze, meyve yiyerek, lifli ve az yağlı yiyeceklerle beslendi. Diğer yarısıysa sebze, meyvenin ve lifli yiyeceklerin olduğu normal bir diyet uyguladı.

Dr. Marcia Stefanick, "Sonuçlara gerçekten şaşırdım ve biraz hayal kırıklığına uğradım. İki kat fazla meyve, sebzeyle ve lifli yiyeceklerle beslenmenin meme kanserine yeniden yakalanma oranında farklılık yaratmasını bekliyorduk. Her iki grupta da oran, yaklaşık yüzde 17 idi" dedi.
Kaynak:http://www.internethaber.com/