23 Aralık 2007 Pazar

DTP Hakkında Yanlış Bilinenler

DTP Hakkında Yanlış Bilinenler


DTP hakkında yanlış bildiklerimizin listesini Ruşen Çakır çıkardı. Listede yeralan maddeler tartışma götürür. İşte liste...

Meclis'e girdiğinden beri gündemden düşmeyen, son olarakta Genel Başkan Nurettin Demirtaş'ın tutuklanmasıyla sarsılan DTP hakkında yanlış bildiklerimiz... Ruşen Çakır yazdı.

Ruşen Çakır / Vatan

Önceki gün, tam da DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş'ın tutuklandığı sıralarda, bu partinin iki üst düzey yöneticisiyle yaklaşık dört saat süren tartışmalı bir toplantıya katıldım. Yıllardır bu siyasi hareketi, özel olarak da DTP'yi mümkün olduğunca yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak bu dört saat boyunca çok şey öğrendim. Toplantının kuralı gereği DTP'liler ile değişik meslek ve siyasi görüşlerden diğer katılımcıların isimlerini vermeyeceğim ancak buradan edindiğim izlenimleri ve öğrendiklerimi iki başlık altında toplamaya çalışacağım. İlk olarak DTP'lilerin haklarındaki iddiaları nasıl yalanladıkları var. Yarın ise DTP'lilerin bir türlü beklenen çıkışı neden yapamadıkları, diğer bir deyişle nerelerde yanlış yaptıkları konusunu ele almak istiyorum.

DTP'LİLERE GÖRE HAKLARINDA SIK YAPILAN YANLIŞLAR

DTP PKK ile organik ilişki içinde


* Parti yöneticileri PKK ile aynı tabana sesleniyor olduklarını, PKK davalarından yargılanmış bazı kişilerin partilerinde siyaset yaptığını, parti politikalarını şekillendirirken Abdullah Öcalan'ın ve PKK'nın görüşlerini de dikkate aldıklarını kabul ediyorlar ve bunların yadırganmaması gerektiğini vurguluyorlar. Örneğin yasalara aykırı bir yanı olmadıktan sonra Öcalan'ın görüşlerini pekala benimseyebileceklerini söylüyorlar. Ancak PKK ile herhangi bir şekilde organik ilişki içinde olmalarının, örneğin herhangi bir yönetim toplantısı öncesi veya sonrası örgütten talimat almalarının asla söz konusu olmadığını, olamayacağını ileri sürüyorlar.

DTP gerilimin artmasından memnun


* Bir DTP yöneticisi çatışmaların yeniden başlamasından en çok kendilerinin mağdur olduğundan yakınıyor. Ona göre PKK dağda kendini silahla savunabiliyor ama DTP'lilerin sürece müdahale etme imkanları ellerinden alınıyor. Durumu şu sözlerle özetliyor: “Herhalde Cemil Bayık bizim yerimizde olmak istemezdi.”

DTP devleti PKK ile masaya oturtmak istiyor


* DTP'liler devletin PKK ile görüşmesinin realist bir talep olmadığını biliyor, bu nedenle, açık açık dile getirmeseler de iki taraf arasında arabuluculuğa talip oluyorlar.

DTP, PKK ile birlikte devleti yıkmaya çalışıyor


*DTP'lilerden biri, devleti resmi ideolojisi ve kurumlarıyla kemikleşmiş bir yapı olarak tarif etti. PKK'nın da çoktan “terör örgütü” tanımının ötesine geçtiğini ileri sürdü. Yani devlet ile PKK'yı çatışan iki taraf olarak birer kemiğe benzetti ve kendilerinin de bu iki kemik arasında kıkırdak olmak, yani iki kemiğin birbirine daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek istediklerini söyledi.

DTP Kürt sorununu çözeceğini sanıyor


* DTP'liler birkaç kez vurgulu bir şekilde, kökleri çok eskilere dayanan ve alabildiğine çetrefil bir şekil alan Kürt sorununu çözme iddiasında olmadıklarını, ancak bunun çözümüne katkıda bulunmak istediklerini söylüyorlar.

Radikal çıkışlar DTP yönetiminin hoşuna gidiyor


*DTP yöneticileri, bazı yerel yöneticilerin ve belediye başkanlarının kışkırtıcı çıkışlarından son derece rahatsız olduklarını gizlemiyorlar. Bunu büyük ölçüde üzerlerindeki baskılara ve partilerinin yeni olmasına, daha tam olarak kurumsallaşamamış olmalarına bağlıyorlar.

PKK sloganları DTP yönetiminin hoşuna gidiyor

* Bir DTP yöneticisi, mitinglerinde “Biji PKK” (Yaşasın PKK) diye slogan atan gençlerin hedefinin, sanıldığı gibi devlet değil DTP'nin bizatihi kendisi olduğunu vurguluyor. Yani kendilerine yönelik baskıların, siyaset alanlarının daraltılmasının tabanda yasal-demokratik siyasi mücadeleye güveni azalttığı uyarısında bulunuyor.

DTP'nin yeni yöneticileri tecrübesiz


* Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi deneyimli isimlerin nispeten geri planda kalması ve yerlerine, yakın zamana kadar adları dahi bilinmeyen genç isimlerin gelmesi, kimilerince PKK'nın DTP'yi zayıf düşürme, kendine daha bağımlı kılma stratejisinin gereği olarak değerlendirildi ve bu isimlerle DTP'nin varlık göstermesinin zor olacağı yorumları yapıldı. Söz konusu toplantıda, yeni isimlerin sanıldığı kadar da tecrübesiz olmadıklarını, en azından eksikleri ve hatalarından ders çıkarmaya yatkın olduklarını gözledim. Türk, Sakık gibi esas olarak kendilerini değil de genel olarak hareketi temsil ediyor olmalarının; bir diğer deyişle İmralı ve Kandil'den onaylı olmalarının dezavantajları kadar, belki de daha fazla, avantajları da var.

DTP sunulan şansı iyi kullanamadı


*DTP'liler TBMM'ye girmiş olmalarının kendilerine sunulmuş bir “lütuf” muş gibi gösterilmesinden son derece rahatsızlar. Uzun uzun, yüzde 10 barajıyla yıllarca uzak tutuldukları Meclis'e bağımsız aday olarak girme çabalarının nasıl demokrasiye aykırı yöntemlerle engellenmek istendiğini anlatıyorlar. Dolayısıyla kendilerini engellemek isteyenlerin veya bu engellemelere karşı sessiz kalanların “Meclis'in değerini bilin” şeklindeki eleştirilerini gayri ahlaki buluyorlar. Baskılar karşısında yılıp seçimlere girmemeleri durumunda Türkiye'de durumun daha da vahim bir hal alacağını ileri sürüyorlar.

DTP'liler partileri kapatılsın istiyor


* Çok kişi buna inanıyor. Hatta PKK'nın DTP'yi kapattırmak istediği konusunda nerdeyse bir görüş birliği oluşacak. Bense buna pek inanmıyordum, söz konusu toplantıda haklı olduğuma kanaat getirdim. DTP'liler ısrarla “Biz yasal siyaset yapmak istiyoruz. Önümüzü açın” diyorlar.

DTP'de kadınlar göstermelik öne çıkarılıyor


* TBMM'de kadın milletvekili oranı en yüksek parti olan DTP'nin yönetim mekanizmalarında da kadınlar hayli etkin. Kuşkusuz bunda Öcalan'ın hem PKK içinde, hem de örgütün ideolojisinde kadınları ön plana çıkartmış olmasının payı çok fazla. Önceki günkü toplantıda kadınların bu hareket içinde basit birer “vitrin süsü” olmadıklarını bir kez daha açık bir şekilde gözledim.

Hiç yorum yok: