23 Aralık 2007 Pazar

Orgazm İle İlgili Yanlış Bilinenler

Orgazm İle İlgili Yanlışlar


Kadın ve erkeklerin orgazm konusunda birbirlerini yanılttığı birtakım düşünce ve tutumlar içine girebildiklerine sık sık tanık olunur. Sonuçta ortaya çıkan yanılgıların, yaygınlık kazanmış olan bazılarının üzerinde durmak gerekir. "Eğer erkek yeterince dayanabilirse, her kadın orgazma gelebilir !" Bu iddia ancak kısmen doğrudur.

Uzun süren bir koitusun sonunda erişilen doruk, teknik olarak orgazm sayılsa bile, hedefe varmak için girişilen acele ve endişe içinde, işin bütün zevki kaybolup gidecektir. Yazdığı kitaplar satış rekorları kıran ünlü fahişe Xaviera Hollander, en yoğun orgazmların, ilk 5 dakika içinde gerçekleştiğini söylemektedir. Aslında birçok bilimsel araştırma da bu iddiayı doğrulamaktadır. Dolayısıyla zevkli bir cinsel birleşmenin anahtarı, özenli ve uzun ön oynaşma süreci olmaktadır. ;


;"Kadın gelmeye başlayınca, erkek mümkün olduğunca sert hareket etmelidir !" Oysa bunun tam tersi geçerlidir; erkek olabildiğince hareketsiz kalmalıdır. Ancak böyle olursa, hem kadın hem de erkek, kadının kasılan dölyolu kaslarının farkına ve hazzına varabilir.


Hollander, kendi kendilerini uyararak ulaştıkları orgazmların, niye cinsel birleşmede ulaştıklarından daha yoğun olduğunu soran çok sayıda kadının mektubuna verdiği cevapta, meseleyi, dölyolu kaslarının kasılmasını algılayabilmeye bağlamaktadır. Her ne kadar bu konuda kadından kadına farklılıklar söz konusuysa da, genel olarak orgazm sırasında erkeğin sert hareket etmesini gerekçeleyen herhangi bir ipucu yoktur.
;

;"En iyi orgazmlar, eşanlı olanlardır !" Bu da yanlıştır. Uzun süre birlikte olmuş insanların eşanlı olarak orgazma gelmesi hem mümkün, hem de zevkli olabilir. Ancak bu, doğal olursa haz verebilir. Aksi durumda, duyguları geri plana iten bir koşuşma söz konusudur.

Eşlerden birinin önce gelmesi, hiçbir şekilde diğerinin orgazma ulaşmasını engelleyemeyeceği gibi, tersine, eşlerin üzerinden yetişme ya da erteleme endişesini kaldıracağı için, birleşme sürecinin zevk boyutu öne çıkabilecektir.

Herbalife Hakkında Yanlış Bilinenler

Herbalife'ın Zararları - Yanlış Bilinenler
Satışını yaptığı ürün markası ile ilgili böyle bir başlık açan başka site yoktur sanırım.

Başlık ismini seçerken bunu uygun gördüm çünkü ilgi çekici.
Çünkü merak ediyorsunuz, Herbalife ürünleri zararlı mı?
Çünkü kulaktan dolma bilgiler yerine yaptığı işi iyi bilen birilerine sormalısınız.


* Herbalife zayıflama şeyi mi?


Bana aynen bu şekilde soruluyor."Zayıflama şeyi mi?" Bu yüzden bu tabiri kullandım.

Hayır.

Herbalife ürünleri daha iyi,daha güzel,daha sağlıklı yaşamanız için sunulan bitkisel ek gıda takviyelerinden ve bakım ürünlerinden oluşur.Ürün yelpazesi çok çeşitli.Bölümümüze kısaca göz atarsanız -zaten- ürün çeşitliliğini görürsünüz.

Kilo kontrol (sık bilinen şekliyle "zayıflama" ) , herbalife ürünleri yelpazesinin sadece bir halkasıdır.


FDA yasaklamış diye duydum, doğru mu?



FDA (Food and Drug Administration) ABD'nin ilaç ve gıda konusundaki tek yetkilisidir...

FDA onayı olmadan ABD'de herhangi bir medikal ilaç,gıda üretime sunamazsınız.
Ciklet dahi satamazsınız.Çok sıkı tedbirleri var bu konuda.

Herbalife International ürünleri , an itibari ile ABD'de FDA ve kullanıldığı diğer 64 ülkede(ülkemizde dahil) ilgili bakanlıklarca onaylı olarak kullanılmaktadır.

Herbalife ürünleri , efedra gibi zararlı etken maddeler içermez.

Efedra maddesi eskiden doğal zayıflama adı altında pazarlanan ürünlerin hepsinde bulunurdu.İnsanlar için zararlı yan etkileri olduğu ortaya çıkınca kullanılması yasaklandı.

Şu an, Herbalife kadar köklü ve ciddi bir kurum olamayan bazı şirketler veya onun otu bunun çöpünü karıştırıp pazarlayanlar, belki hala bu etken madde içeren ürünlere sahiptir,orasını bilemeyeceğim.

Herbalife şirketi , Amerika'da bu maddeyi içeren tek bir ürün pazarlıyordu , maddenin yasaklanmasının ardından efedra içeren ürünler toplatıldı .Olay bundan ibaret.

Bu anlattığım olayın üzerinden 4 yıl geçmiştir ve efedra etken maddesi içeren Herbalife Ürünü sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde satışa sunulan bir üründür.

Yani o ürün Türkiye'ye hiç girmedi.

Tekrarlayayım, Herbalife International şu an 64 ülkede bakanlıklarca onaylı ürünleri ile faaliyettedir.Zaten şirket çalışma mantığı olarak sağlığı ön planda tutar.Ve ülkelerde ürünleri sıkı şekilde incelenmeden piyasaya asla sürülmez.
Kaynak:bendengecti.com

DTP Hakkında Yanlış Bilinenler

DTP Hakkında Yanlış Bilinenler


DTP hakkında yanlış bildiklerimizin listesini Ruşen Çakır çıkardı. Listede yeralan maddeler tartışma götürür. İşte liste...

Meclis'e girdiğinden beri gündemden düşmeyen, son olarakta Genel Başkan Nurettin Demirtaş'ın tutuklanmasıyla sarsılan DTP hakkında yanlış bildiklerimiz... Ruşen Çakır yazdı.

Ruşen Çakır / Vatan

Önceki gün, tam da DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş'ın tutuklandığı sıralarda, bu partinin iki üst düzey yöneticisiyle yaklaşık dört saat süren tartışmalı bir toplantıya katıldım. Yıllardır bu siyasi hareketi, özel olarak da DTP'yi mümkün olduğunca yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak bu dört saat boyunca çok şey öğrendim. Toplantının kuralı gereği DTP'liler ile değişik meslek ve siyasi görüşlerden diğer katılımcıların isimlerini vermeyeceğim ancak buradan edindiğim izlenimleri ve öğrendiklerimi iki başlık altında toplamaya çalışacağım. İlk olarak DTP'lilerin haklarındaki iddiaları nasıl yalanladıkları var. Yarın ise DTP'lilerin bir türlü beklenen çıkışı neden yapamadıkları, diğer bir deyişle nerelerde yanlış yaptıkları konusunu ele almak istiyorum.

DTP'LİLERE GÖRE HAKLARINDA SIK YAPILAN YANLIŞLAR

DTP PKK ile organik ilişki içinde


* Parti yöneticileri PKK ile aynı tabana sesleniyor olduklarını, PKK davalarından yargılanmış bazı kişilerin partilerinde siyaset yaptığını, parti politikalarını şekillendirirken Abdullah Öcalan'ın ve PKK'nın görüşlerini de dikkate aldıklarını kabul ediyorlar ve bunların yadırganmaması gerektiğini vurguluyorlar. Örneğin yasalara aykırı bir yanı olmadıktan sonra Öcalan'ın görüşlerini pekala benimseyebileceklerini söylüyorlar. Ancak PKK ile herhangi bir şekilde organik ilişki içinde olmalarının, örneğin herhangi bir yönetim toplantısı öncesi veya sonrası örgütten talimat almalarının asla söz konusu olmadığını, olamayacağını ileri sürüyorlar.

DTP gerilimin artmasından memnun


* Bir DTP yöneticisi çatışmaların yeniden başlamasından en çok kendilerinin mağdur olduğundan yakınıyor. Ona göre PKK dağda kendini silahla savunabiliyor ama DTP'lilerin sürece müdahale etme imkanları ellerinden alınıyor. Durumu şu sözlerle özetliyor: “Herhalde Cemil Bayık bizim yerimizde olmak istemezdi.”

DTP devleti PKK ile masaya oturtmak istiyor


* DTP'liler devletin PKK ile görüşmesinin realist bir talep olmadığını biliyor, bu nedenle, açık açık dile getirmeseler de iki taraf arasında arabuluculuğa talip oluyorlar.

DTP, PKK ile birlikte devleti yıkmaya çalışıyor


*DTP'lilerden biri, devleti resmi ideolojisi ve kurumlarıyla kemikleşmiş bir yapı olarak tarif etti. PKK'nın da çoktan “terör örgütü” tanımının ötesine geçtiğini ileri sürdü. Yani devlet ile PKK'yı çatışan iki taraf olarak birer kemiğe benzetti ve kendilerinin de bu iki kemik arasında kıkırdak olmak, yani iki kemiğin birbirine daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek istediklerini söyledi.

DTP Kürt sorununu çözeceğini sanıyor


* DTP'liler birkaç kez vurgulu bir şekilde, kökleri çok eskilere dayanan ve alabildiğine çetrefil bir şekil alan Kürt sorununu çözme iddiasında olmadıklarını, ancak bunun çözümüne katkıda bulunmak istediklerini söylüyorlar.

Radikal çıkışlar DTP yönetiminin hoşuna gidiyor


*DTP yöneticileri, bazı yerel yöneticilerin ve belediye başkanlarının kışkırtıcı çıkışlarından son derece rahatsız olduklarını gizlemiyorlar. Bunu büyük ölçüde üzerlerindeki baskılara ve partilerinin yeni olmasına, daha tam olarak kurumsallaşamamış olmalarına bağlıyorlar.

PKK sloganları DTP yönetiminin hoşuna gidiyor

* Bir DTP yöneticisi, mitinglerinde “Biji PKK” (Yaşasın PKK) diye slogan atan gençlerin hedefinin, sanıldığı gibi devlet değil DTP'nin bizatihi kendisi olduğunu vurguluyor. Yani kendilerine yönelik baskıların, siyaset alanlarının daraltılmasının tabanda yasal-demokratik siyasi mücadeleye güveni azalttığı uyarısında bulunuyor.

DTP'nin yeni yöneticileri tecrübesiz


* Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi deneyimli isimlerin nispeten geri planda kalması ve yerlerine, yakın zamana kadar adları dahi bilinmeyen genç isimlerin gelmesi, kimilerince PKK'nın DTP'yi zayıf düşürme, kendine daha bağımlı kılma stratejisinin gereği olarak değerlendirildi ve bu isimlerle DTP'nin varlık göstermesinin zor olacağı yorumları yapıldı. Söz konusu toplantıda, yeni isimlerin sanıldığı kadar da tecrübesiz olmadıklarını, en azından eksikleri ve hatalarından ders çıkarmaya yatkın olduklarını gözledim. Türk, Sakık gibi esas olarak kendilerini değil de genel olarak hareketi temsil ediyor olmalarının; bir diğer deyişle İmralı ve Kandil'den onaylı olmalarının dezavantajları kadar, belki de daha fazla, avantajları da var.

DTP sunulan şansı iyi kullanamadı


*DTP'liler TBMM'ye girmiş olmalarının kendilerine sunulmuş bir “lütuf” muş gibi gösterilmesinden son derece rahatsızlar. Uzun uzun, yüzde 10 barajıyla yıllarca uzak tutuldukları Meclis'e bağımsız aday olarak girme çabalarının nasıl demokrasiye aykırı yöntemlerle engellenmek istendiğini anlatıyorlar. Dolayısıyla kendilerini engellemek isteyenlerin veya bu engellemelere karşı sessiz kalanların “Meclis'in değerini bilin” şeklindeki eleştirilerini gayri ahlaki buluyorlar. Baskılar karşısında yılıp seçimlere girmemeleri durumunda Türkiye'de durumun daha da vahim bir hal alacağını ileri sürüyorlar.

DTP'liler partileri kapatılsın istiyor


* Çok kişi buna inanıyor. Hatta PKK'nın DTP'yi kapattırmak istediği konusunda nerdeyse bir görüş birliği oluşacak. Bense buna pek inanmıyordum, söz konusu toplantıda haklı olduğuma kanaat getirdim. DTP'liler ısrarla “Biz yasal siyaset yapmak istiyoruz. Önümüzü açın” diyorlar.

DTP'de kadınlar göstermelik öne çıkarılıyor


* TBMM'de kadın milletvekili oranı en yüksek parti olan DTP'nin yönetim mekanizmalarında da kadınlar hayli etkin. Kuşkusuz bunda Öcalan'ın hem PKK içinde, hem de örgütün ideolojisinde kadınları ön plana çıkartmış olmasının payı çok fazla. Önceki günkü toplantıda kadınların bu hareket içinde basit birer “vitrin süsü” olmadıklarını bir kez daha açık bir şekilde gözledim.

5 Aralık 2007 Çarşamba

Maden Suyu ve Soda Hakkında Yanlış Bilinenler

Maden Suyu’nun Sağlığımız Açısından Önemi ve Bilinmeyen Yönleri.
Anatolya, Türkiye’deki sağlıksız tüketim ve beslenme sorunlarından yola çıkarak, maden suyunun bilinmeyen yönlerini ve sağlımız açısından değerini ortaya koyan bir araştırmayı Basın Klübü aracılığı ile tüketiciye sundu.

Özellikle likid grubunda yer alan hızlı tüketim ürünlerinde tüketici nezdinde sağlığın önplana çıkartılması gerektiğinin altını çizen Anatolya Genel Müdürü Mualla Çelik Hıdıroğlu, Anatolya’da bu yönde yapılan çalışmaların hızlandırıldığını söyledi. Hıdıroğlu ayrıca, hamilelikten cilt sağlığına kadar bir çok yönden sağlıklı yaşamda önemli rol oynayan maden suyu tüketiminin Türkiye’de kişi başı yılda 3 litre olduğunu, Avrupa’da ise bu oranın yılda 150 litreyi bulduğunu vurguladı.

Maden suyunun sağlığımız açısından bilinmeyen yönlerinin ön plana çıkartılması için tüketiciyi bilinçlendirme kampanyalarının yapılacağını söyleyen Anatolya Reklam Koordinatörü Uğur Aksay, konunun hassasiyetine değinerek, Anatolya’nın bu misyonu üstlendiğini fakat diğer maden suyu üretici firmaların da “Tüketiciyi Bilinçlendirme Kampanyaları”na destek vermeleri gerektiğini söyledi. Anatolya Basın Klübü bünyesinde maden suyunun bilinmeyen veya yanlış bilinen yönlerinin ortaya konduğunu belirten Aksay, sağlımız açısından önem taşıyan bu özelliklerin reklam kampanyalarında da vurgulanacağını bildirdi.

İşte maden suyunun sağlığımız açısından önemi ve bilinmeyen yönleri:

“doğru” bilinen “yanlışlar”
“yanlış” bilinen “doğrular”

“Maden Suyu” ile “Soda” arasında ne fark vardır ?


Maden Suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır”. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecektir.

Maden Suyu “asitli” midir ?


Halk arasında “asitli” denilen içeceklerde aslında kastedilen, içeceğin içindeki “karbondioksit” gazıdır. Karbondioksit gazı dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayıcılarını uyuşturduğu için içimi kolaylaştırmaktadır. Gazlı içecek üretiminde çok özel proseslerle üretilen ve % 99,99 saflıkta gıda üretimi için özel karbondioksit gazı kullanılır.

Günde ne kadar Maden Suyu tüketebiliriz ?


Sağlıklı bir bünyeye sahip olmanın yolu dengeli beslenmekten geçer. Esas olan, tükettiğimiz gıda ve içeceklerin sağlıklı olanlarını seçmeye özen göstermektir. Kolalı ve yapay içecekler yerine doğal kaynak suyu ve maden suyunu tercih etmeliyiz. Doğal suların içerdiği zengin mineraller vücudumuzda vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı olurlar. İçerdiği zengin kalsiyum ve florür gibi mineraller nedeniyle özellikle çocuklar, bayanlar ve yaşlıların daha fazla maden suyu içmeleri gerekir. Uzmanlar günde en az 2 litre civarında su ve maden suyu gibi “yararlı sıvı” tüketilmesini önermektedirler.

Çocukların maden suyu içmesi zararlı mıdır ?


Maden suyunun bilinen hiçbir zararı olmayıp, aksine vücudumuza sayısız yararları vardır. Büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum, demir, çinko, florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamanın en iyi yolu bolca süt ve doğal suları tüketmeleridir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum kemik yapısının, florür ise ağız ve diş sağlığının gelişmesi için son derece yararlıdır.

Hamilelikte maden suyu içilir mi ?


Hamilelik, beslenmeye özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönemdir. İnsan vücudu bebeği besleyebilmek ve gelişmesini sağlamak için normalden daha fazla gıda, sıvı, mineraller ve vitaminlere ihtiyaç duyar. Bu katkıyı doğal yoldan sağlayabilmek için, hamilelikte düzenli olarak maden suyu tüketimi tavsiye edilmektedir.

Maden suyu cilde yararlı mıdır ?


Maden suyunun içerdiği zengin mineraller vücudumuzun birçok bölgesine olduğu gibi cilt için de yararlıdır. Piyasada sprey şişelerine doldurulmuş ve yüze püskürtülerek kullanılan maden suları satılmaktadır.

Maden suyu böbrek taşı yapar mı ?


Bu konuda kamuoyunda yanlış bir bilgilendirme mevcuttur. Böbrek taşlarının oluşumunda ana neden, yetersiz miktarda sıvı tüketimidir. Başka bir deyişle, yaşamı boyunca yeterli ve düzenli miktarlarda su ve maden suyu tüketmeyen insanlarda böbrek taşı oluşumu hızla meydana gelmektedir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri tavsiye edilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve maden suyu tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır.

Avrupa'da ve Türkiye'de kişi başına yıllık maden suyu tüketimi ne kadardır ?


Avrupa'da insanlar kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketirken bu oran Türkiye'de 3 litrenin altındadır. Ülkemiz aslında Avrupa'nın doğal mineralli sular açısından en zengin coğrafyasına sahiptir ancak, yıllık 65 milyon litre olan bu kaynağın sadece yüzde biri şişeleniyor, yüzde doksandokuzu boşa akıyor. Süt ve süt ürünleri tüketiminde de Avrupa ile aramızda benzer oranlar olduğu için, neticede ulusal beslenme kültürü ile bağlantılı ilginç tablolar ortaya çıkıyor. Örneğin bu beslenme kültürü sayesinde Avrupalı kemik erimesi gibi hastalıkları nadiren duyarken Türkiye'de belirli yaş ve cinsiyet gruplarında kemik erimesi oranları % 30 larda yaşanıyor. Bunun en önemli nedeni, yaşam boyunca düzenli olarak tüketilen süt ve doğal suların miktarlarındaki, bu yol ile alınan doğal kalsiyum takviyesindeki büyük farklılık.

PET Şişeler ve Plastik Kapaklar sağlıklı mıdır ?


Hammaddesi bir petrol türevi (resin) olan PET (PolyEthylene Terephthalate) şişelerin kullanımı tüm dünya içeceklerinde başdöndürücü bir hız ile artmaktadır. Hepimiz cam ambalajın sağlıklı olduğunu biliriz ancak camın sağlığı konusunda teoride ve pratikte bazı küçük ama önemli nüans ayrılıkları bulunmaktadır. Cam ambalajların en büyük tehlikesi, tüketicinin kontrolü dışında tekrar tekrar kullanılmalarıdır.

Başka bir deyişle bir önceki kullanımından sonra nereye atıldığı, nerelerde, hangi koşullarda ne kadar süre ile beklediği, nasıl temizlendiği tüketici tarafından bilinmeden içerisine tekrar içecek doldurulup satılması ve kullanılmasıdır.

PET şişeler preform denilen parçalar yaklaşık 200 derecede ısıtılarak (tıbbi sterilizasyon 134 derecedir) yüksek basınçta şişirilir ve saniyeler içerisinde doldurularak kapaklanır. PET şişede satın alınan içeceklerde “o şişenin kapağını ilk defa sizin açtığınızın garantisi” vardır. İçtikten sonra da atılır ve kesinlikle tekrar kullanılmaz.

AIDS ve Hepatit gibi çağın tehlikeli hastalıkları arttıkça, içeceklerde PET şişe kullanımı da gelişmiş ülkeler başta olmak üzere hızla artmaktadır. PET teknolojik yönden günümüzde bilinen en sağlıklı yapay gıda muhafaza malzemesidir ve bu yüzden kullanımı hızla yaygınlaşmaktadır.

Kapak konusunda da benzer bir durum söz konusudur. PET şişelerde kullanılan PE (polyEthylene) kapaklar, cam şişelerde kullanılan metal taç kapaklara oranla sağlık açısından daha uygun olmalarının yanı sıra, gazlı içeceklerde tekrar kapatılabildikleri için daha kullanışlıdırlar.

Maden suyu son kullanma tarihinden sonra bozulur mu?


Maden suyu kapağı açılmaz ise kesinlikle bozulmaz. Ürünlere son kullanma tarihi konulmasının tek nedeni, dolumdan sonra belirli bir süre geçtiği zaman sadece kapak ve ambalajdan dışarıya karbondioksit gazı kaçması ve azalmasıdır.

Düzenli maden suyu tüketimi ile bazı hastalıklar arasında bağlantı var mıdır ?


Maden suyunda zengin olarak bulunan minerallerden magnezyum, hücre içerisinde potasyumdan sonra en yoğun olarak bulunan katyondur. Hücre zarı, hücre içi ve hücre çekirdeğindeki birçok biyolojik olaylarda etkilidir ve kas ile sinirlerdeki elektrik uyarılarının iletilmesini sağlar. Kalp ve damar hastalıkları ile çok ilgisi vardır. Enfarktüs geçiren insanlarda magnezyum düşüklüğü saptanmıştır. Damar sertliğine yol açan damarlardaki yağ ve kalsiyum birikmesi de magnezyum eksikliğinden oluşur.

Sodyum vücut sıvılarında en fazla bulunan elementtir ve sıvı dağılımı ile sıvı dengesinin düzenlenmesini sağlar. Ayrıca asit-baz dengesi ve sinir uyarılarının taşınması en önemli görevlerindendir.

Kalsiyum vücudumuzda en fazla bulunan elementtir. Kemik yapısının yanı sıra kas kasılmalarının düzenlenmesine, sinir uyarılarının taşınmasına, hücre zarlarında iyon değişimine, hormonların, sindirim enzimlerinin ve nörotransmitterlerin salgılanmasına yardımcı olur. Yaşla ilgili kemik kayıplarını ve kırılmalarını önler. Kalsiyum sadece süt ve doğal sularda bulunur. İçerisinde kalori ve kolesterol olmadığı için maden suyu, kalsiyum açısından süte en iyi alternatif olmaktadır.

Bikarbonatlar, magnezyum, sitratlar, sodyum, flor ve kalsiyum maden suyunda bulunan doğal dengeleri ile, ürolojik hastalıkların seyri ve özellikle ameliyat sonrasında çok etkendir. Böbrek taşlarının tekrarlamasını önlemenin en kolay, en pratik ve doğal yolu bu sıvıları bolca tüketmektir.

Bikarbonatlı sular alkali yapıları sayesinde mide asiditesini nötralize eder ve bu özelliği nedeni ile peptik ülser hastalığının tedavisinde önemli rol oynarlar. Yine fonksiyonel mide ve bağırsak hastalıklarında semptomları azaltıcı etkileri vardır.

Kalsiyum ve magnezyum içeren sular bağırsak molaritesini azaltarak stress sonucu gelişen ishal gibi şikayetleri önlemede etkili olurlar. Sülfatlı sular safra salgılarını ve akımlarını arttırır.

Kalsiyum zengini doğal mineralli sular, menapoz döneminde kadınlarda ve ileri yaşlarda erkeklerde kemik erimesinin önlenmesi ve tedavisinde yeterli kalsiyum desteği sağlanmasında önemli bir seçenektir.
Kaynak:celiknet.com

2 Aralık 2007 Pazar

Astım hastalığı hakkında yanlış bilinenler

Astım hakkında etrafta bir çok söylence (yanlış bilinen, uydurma) dolaşır. Bazen yıllardır astım hastası olan insanlar bile yanlış şeyler bilirler. Aşağıda, astım hakkında halk arasında dolaşan bazı yanlış bilinenler;

Yanlış Bilinen:

Astım sadece nefes almakta zorluk çekilmesinden ibarettir. Bazen gelip bazen geçen bir hastalıktır.


Gerçek:
Astım süreklilik arzeden kronik bir durumdur ve hava yolu iltihaplanması kalıcı olabilir. Bu durum fazla semptom yaşamadığınız zamanlarda bile böyledir. Astım tedavi edilmediği takdirde bu iltihaplanma uzun vadede akciğer fonksiyonu kaybına yol açabilmektedir.



Yanlış Bilinen:

Astım psikolojik bir rahatsızlıktır.

Gerçek:
Astım, akciğerlerinizdeki hava yollarında yerleşik, kronik bir hastalıktır. Hep sizinledir, ancak semptomlarınız bazen daha da kötüleşir ve bu psikolojik olarak da sizi rahatsız edebilir.

Astım sürekli bir sağlık durumu olduğu için, semptomlarını kontrol altında bulundurmak ve krizleri önlemek amacıyla, çoğu yetişkin ve çocuk astım ilaçlarını düzenli olarak almak zorundadır.
Yanlış Bilinen:
Astım daha çok duygusal insanlarda görülür.

Gerçek:
Astıma neden olan şey duygular değildir. Ancak, bağırma, ağlama veya çok gülme gibi duygusal stresler nedeniyle, zaten var olan astımınız kötüleşebilir.
Yanlış Bilinen:
Astım büyüyünce geçen bir hastalıktır.

Gerçek:
Bazen büyüdükçe, astımın şiddeti azalabilmektedir. Ancak, bu durum çoğunlukla böyle olmadığı gibi, büyüdükçe kötüleşebilir de. Ayrıca şunu da unutmayın ki, fazla astım semptomu yaşamıyor olmanız astımınızın iyileştiği anlamına gelmez.
Yanlış Bilinen:
Astımlı kişiler spor yapamaz.

Gerçek:
NBA yıldızları Isaiah Thomas ve Dominique Wilkens, Olimpiyat şampiyonu atlet Jackie Joyner-Kersee ve şampiyon yüzücü Amy van Dyken vs. gibi çok ünlü ve başarılı sporcular astım hastasıdırlae. Bu tür sporcuların varlığı bu yanlış bilinen söylentinin gerçeği yansıtmadığının yaşayan kanıtlarıdır.